-Bütün gün ne yaptın?
-Hiç, yani niksen yaptım.
Niksen Felemenkçe hiç bir şey yapmadan oturmak demekmiş, yani durmak! Bizim boş oturmak dediğimizi yapmakmış. Alışık olmadığımızdan sıkıcı gelse de, beynimiz için, sağlıklı ve yaratıcılığını artıran bir eylemmiş! Biz tembellik ederken, beynimiz yenilenir, “rahatsız edilmeden” duygu ve düşünceleri düzenlermiş ve beynin böyle bir duraklamaya ihtiyacı varmış!
Ben “hiç bir şey yapmamayı” bundan birkaç yıl önce öğrendim, bu konuda yeniyim henüz! Hiç bir şey yapmayarak, çok şey yapıldığını gözlemleyince, zor olsa da, vakit yaratarak “niksen” yapıyorum bazı bazı. Böylece, kendimin dışından, kendime ve kendi ol(a)mayanlara bakıyorum!
Ama ahir ömrünü hep bu şekilde, durarak, “hiç” yaparak geçirenlerin, bu dünyada bir yer işgal ettiklerini düşünüyorum. Çünkü niksen hiç bir şey “yaparak”, çok şey yapma “sanatı” ve arada sırada yapılması mübah!
Hayat hiç olmak için çok uzun, hiç yaşamak için ise çok kısa. Hep laylaylomla hayat geçer elbette, ama boş geçer, boşuna geçer.
Oysa (Klişe olsa da, diyeceğim) “Hayat kısa, kuşlar uçuyor”* o yüzden de hakkını vermek gerek, caanım hayatın, haketmek ve anlamak elzem. Ama her şeyi anlamak da mümkün değil, zaten anlamak, anlamaya çalışmak ve anlayamamak yoruyor bazen.
Çok yoruyor hatta, anlaşılmamak, duyulmamak, görülmemek yoruyor. Niksen yaparken, zor ve zorba olsa da, bunları da düşünmemek gerekiyor.
Belki de “Bir başka dünyadayım artık, beni çocuklar bile anlıyor” demek gerekiyor!
Ve susmak, sadece susmak gerekiyor.
Sustum…

