Gülmenin insan bedenine ve ruhuna ne kadar da iyi gelen bir şey olduğuna inanarak yola çıkan ve insana iyi gelen şeylerin de topluma iyi geleceğini bilip öyle davranan, yaşında 5’li rakamlarını süren ama bir türlü bu rakamlarla barışamayan biriyim ben…
Çocuğuna zaaflı bir anne.
Eşine sevgili bir kadın.
Annesine bağlı bir kız çocuğu.
Kardeşine düşkün bir ablayım ben.
15 yaşımda henüz hayatı tanımaya başlarken gencecik babasını kaybetmiş, hayata biraz kırılmış, öfkelenmiş ve hatta bazen o hayattan nefret etmiş ama gülebilmeyi hiç unutmamış, bunun gereğine inanmış biriyim ben…
Üniversitede Sosyal Bilimler okudum.
Önceleri bana göre değil bu bölüm diye çıktığım yolda, çok da bana göre olduğunu görüp devam ettim.
İçinde insan olan her şey bana göreydi çünkü.
Yolumun sonunda mesleğimle ilgili çok güzel bir kurumda 27 yıl görev yaptım.
Yine, güldüm, ağladım, yoruldum, nefret ettim, kendime zaman ayıramamaktan, çocuğumun büyümesini görememekten şikayet ettim ama hiç bırakmadım yolumu, hep devam ettim.
Işığa yürüdüm.
Yolun sonunda tüm ertelediklerim beni kollarını açmış bekliyordu.
Ve emeklilik gibi bir gerçeği hayata geçirdim.
Ve yaşamımın ikinci evresi başladı.
Belki daha yorucu ama özgürüm.
Şimdilerde; evim, kedilerim ve sevdiklerimle birlikte yaşamı daha bir farkli özümseyip, içime sindiriyorum.
Vee en önemlisi yazıyorum.
Her bir sözcüğün içinden cümleler doğuruyorum.
Nehirlerin akışı gibi.
Yağmurun yağışı gibi.
Fırtınanın kopuşu gibi.
Bir bebeğin uykudan uyanması.
Bir kadının yataktan kalkması.
Penceremdeki saksağanın uçması gibi benim yazdıklarım.
İçinde hep sevgi ve özgürlüğün o dayanılmaz hafifliĞi var.
“Senin yazılarını okurken, uçmak istiyor insan” diyen dostlarım var.”
Kimse için değil aslında, kendim için, İÇİMDEKİ” ben” için yazdıklarım.
Bundan sonra da sizler için.
Yüreğe dokunmaya.
Bir kuş gibi sizleri uçurmaya.
Bir satırda kendinizi bulup belki ağlamaya.
Ya da kahkahalarla gülmeye sebep olacağım.
Huzura açılan bir yol ve bir sanattır yazmak…
Banu Erbilgin

