Koşarken, koştururken sadece o eylemi düşünür insan, “kendini” katmadan koşar çünkü, beden işin içindedir, ruh genelde geride kalır. Yapılması gerekenler, sorumluluklar, zorunluluklar ve hayat yorar bir zaman, beden de yorulur, ruh da.
Sonra devran döner ve insan kendine (de) kalır. O zaman bir an kendini düşünürsün, seni düşünürsün, tin de işin içindedir artık, sadece bedenin değil.
Bedenin çok yorgunum der, ruhun ben de diyerek cevap verir.
Ruhun gidelim mi der, bedenin kalıp iyileşelim der.
Ruhun, gücün kaldı mı kendin için çabalamaya derken,
bedenin “bir ben vardır benden içre”, benden bir parça ben kaldı, onu çoğaltacağım, bana yardım et, tek başıma yapamam der.
Ve ağlarsın, ruhun, bedenin, yılların yükünü atmak için ağlarsın, ağladıkça yüklerini atarsın, ağladıkça arınırsın,
“sahi ben hiç ömrümü kendime yaşadım mı” diyerek çırpınırsın.
“ağlamak güzeldir” diye aldatırsın kendini, “sil baştan başlamak gerek” diye ağlar, zararın neresinden dönersen hayat diye susarsın. Sustuklarınla boğum boğum boğulsan da, düğüm düğüm olsan da susarsın. Sustum, hem de çığlık çığlığa!
Ahhh…..
Canan Kayışlı
EGO TACUI / Sustum ile ilgili 2 yorum
EGO TACUI / Sustum

“EGO TACUI / Sustum” için 2 cevap
-
👌👏👏
BeğenBeğen
-
Çıkmış yazılarınızı eleştirel bakış açısıyla okuyorum. Ele aldığınız konuları edebi değeri olacak şekilde anlatıyorsunuz. Yani konuya bakiş ve konunun işlenişi oldukça doyurucu. Ama nedense yazılarınızda hep bir bohem ve nihilizm kokusu var. Belki de bu durum sizin kişilik yapınizin yazıya yansımasıdır. Bundan çok emin değilim. Hep çırpınan ve kendini anlatmaya çalışan bir yaklaşım var. Her neden olursa olsun sonuçta kaleminizle (kendisnizlle) daha barışık bir anlatım okuyucuya pozitif yansıyacaktir. Diğer türlüsü okuyucuyu (en azından beni) yazılarınızda uzaklaştırıyor. Bu eleştiriyi lütfen kişisel algılamayın, sevgiler…
BeğenBeğen
