Bazen öyle bir denk gelirsin ki.
Çeker seni içine gördüklerin.
Gözlerini yumup, başını sallarsın sağa sola, gerçek olmasın diye.
Ama asıl kaçtığımız gerçeklerdir hayatta, aslında.
Hep elimizin dış tarafıyla şöyle bir iter gibi yaparız onları, yüzleşmekten korkarız, korkmuyormuş gibi yapsak da.
Kulaklarımızı tıkarız.
Başka şeylerle ilgileniyor gibi yaparız.
Hatta bazen hayatın en gerçek haline inanmayız bile.
Odun kokusu çağırır beni hep, en uzak yerlerden bile.
Bi de çamura bulanmış bebek ağlaması.
Neye ağladığını o da bilmez tam olarak.
Küçücük bir horoz şeker güldürür nemli ve kırmızı gözlerini.
Minicik eliyle kavrarken o bayatlamış şekeri, ağladığını unutur.
Zaten bilmez ki.
Ne içinde yaşadığı yoksulluğun o kirli elleri, ne de insanı yoldan çıkaran yine yoksulluğun en acı halleri, henüz onun minik yüreğini ele geçirmemiştir.
Oysa o minik yürekler ne kadar güçlü ve dirençlidir.
O çamura bulanmış eller, yağmurun elleri gibi minik ve cesurdur.
Kırmızı çerçeveli gözlerin içinde masumiyet ve korku vardır aslında da, kendi farkında değildir.
Biz fark ederiz.
Sarı kızıl saçları, akşam güneşinde ki ekinler gibidir, boyunca uzamış sağa sola dans eder gibidir.
Rüzgar kirli suratını yalar arada.
Gözyaşı da, şekerli gibidir.
O kirlerin üzerinden geçen gözyaşları derin oyuklar açmıştır yanaklarında.
Öpmek öpmek öpmek isterim doyasıya.
Öperim de…
Aldırmam yanımdakilerin itirazlarına.
Çocuk denen şey benim için sakin akan bir derenin içinde güneş ışığının kırılmasıyla billûrlaşan bir ışık demeti gibidir.
Dokunmaya kıyamadığım.
Ama sevmelere doyamadığım.
Hele bir de üzerine yoksulluk yapışmışsa.
Ciğerim kanar.
Alıp oralardan koparıp getiresim tutar.
(Daha gençken böyle planlar çok yapmışlığım vardır. Keşke benim olsa dediğim çocuklar. Ardımda bıraktığım gökyüzü gibi aydınlık çocuklar)
Ellerimi tutmuştu.
Kucakladım onu.
Üstümdeki bluz çamur olmuştu.
Hiç yıkamadım onu.
O hala Zahide’nun çamuru.
Urfa sokakları dar, sıcak ve çamurluydu.
Tam yaşını bile söyleyemedi annesi, kendi yaşını da bilmediği gibi.
Kadınlığını.
Haklarını.
En başta insan olduğunu.
Üstünden bir yıl geçti.
O zaman hiç konuşamıyordu Zahide.
Konuşunca ilk neyi sorar ki…💖

