DE TE FABULA NARRATUR /Anlattığım Senin Hikayen

Daha önce hiç duydunuz mu bilmiyorum, “Gastlighting” yılın kelimesi seçilmiş!
Kelimenin seçilmesindeki en büyük etken, ABD’nin en köklü sözlük yayıncılarından Merriam-Webster; “Gaslighting” 2022 yılındaki aramalarda, yüzde 1740 oranında artış gösterdiği için, yılın kelimesi!
Bireyi, kendi akıl sağlığını ya da gerçekliğini sorgulayacak kadar değersizleştirmek, şüpheye düşürmek, psikolojik olarak manipüle etmek ve etkisi altına almak olarak tanımlanıyor kelime. Gaslighting’e maruz kalan kişi, kendini sürekli eksik hissediyor, gerçeklik duyguları, öz değer ve farkındalıkları yavaş yavaş deforme oluyor, yaptığı her şeyin yanlış olduğunu düşünüyor, fazla alınganlıkla suçlanıyor.
En basit anlatımıyla: Diyelim ki biri size yalan söylüyor, aldatıyor, siz bunu kanıtlarıyla ispat etseniz de, o kişi, bunun sizin kıskançlığınız, abartmanız, alınganlığınız, hatta kişilik bozukluğunuz olduğunu “çok kibar, sakin ve ince bir şekilde” söyleyip, kafanızı karıştırarak, hatta yakınınızdakileri de kullanarak, kendinizden şüpheye düşürebilir! Bu bir psikolojik şiddet/miş!
Özdeğer/özsaygı duygumun, kendime güvenin “yeterince” gelişmediği,” ithal gelin”olmanın yalnızlığıyla, aile olma hevesiyle görüştüğüm, arkadaş, komşu insanlar arasında vardı böyle birisi. Her söylediğim hassasiyetti onun için (hassas olmak ayıpmış gibi) her tepkim alınganlıktı, her “hayır” kompleksli olmaMın nişanesiydi o “muhterem hanımağa” için. Şimdi anlıyorum ki, bu tavır bir “Gaslighting”mış. Ben kurtuldum da, biliyorum ki, pençesinde çok fazla insan “can çekişti”

Gastligting’e maruz bırakan bazı kişisel özellikler var; anlaşılmak istemek, onay ihtiyacı, empatik, koruyucu ve şefkatli olmak, başkalarını kendinin önüne koymak, uyumlu ve uzlaşmacı olmak gibi!
Aslında bunların hepsi, insanı beşerden, insanı kâmil olmaya giderken yanımıza aldığımız mühimmatlarımız.Bunlara sahip olmak, asla zayıflık değil. Ama vicdanını rafa kaldıran “insanlar” bazen bilerek, isteyerek, bazen de güdüsel olarak, bu değerleri, “yumuşak karın” olarak saptayıp, oradan sızabiliyorlar. Bunlardan uzak kalıp, kendini korumak için, sürekli “uyanık” olup, kimseye güvenmeden, temkinli yaşamak yaşamak mıdır, herkesi potansiyel “cellat” görüp yaşamak, yaşamak mıdır, hiç sanmıyorum. Özsaygıyı, özdeğeri ve özgüveni sağlamlaştırmak, birkaç iyi dost, insanı “kötü ve kötülüklerden” koruyor, tecrübeyle sabittir. Canınızı yakanlar, uçurum misali, dibe itse de sizi, kanatlarınızın da yeşermesine katkı sağlıyorlar, istemeden, istemeden! Yara almak, alabilmek, incinmek, iyiliğinden, güveninden vurulmak, insanın güçsüz olması demek değildir, insanî melekelere sahip olmak demektir. Ve hâlâ yaralanabilmek, hissetmek, acı çekmek yaşadığımızın ve insanî değerlerin de bizimle olduğunun müjdesi aslında. Öğreniriz, öğrendik!Gerçek insanı, yalancıdan, yabancıdan, derinliği yüzeyselden, iyiyi kötüden, içten olanı sinsiden ayırmayı öğrendik. Gastligting’i de, Ghosting’i de, Lovebombing’i de öğrendik, bildik, tanıdık, gardımızı aldık, sayenizde! Şimdi sessizliği dinliyoruz, huzurla. Peki ya siz/sizler? Dinlemekten vazgeçip, söylemeye başladığımızda…”İşte o gün, sizi tanrılar bile kurtaramaz” şeytanlarınız da!
Canan Kayışlı

(Fotoğraf :Anet Mankeoğlu)


Yorum bırakın