MATER’DİES 2023/Muttertag/Anneler Günü

Çocuklarının hamurunu kibir, mağruriyet, bencillik, (önce) para mayasıyla karıp, onların bağlı değil, bağımlı olması için elinden geleni ardına koymayan, sonra da “ben nerede yanlış yaptım” yerine, “Allah’ım neydi günahım”
diye türküler çığıran “anneler”!
Doğurmak, doğurabilmek değildir marifet ve annelik, doğanın size bahşettiği bu mucizeye katkınızdır, hayata dokunuşunuzdur… Hasbelkader sahip olduğunuz doğurganlığı, üretkenliği nasıl, ne kadar büyüttüğünüzdür annelik…
Kaç yaşında olurlarsa olsunlar, çocuklarınızın eteğinizin altına sığınıp saklandığı bir liman hiç değildir, sütünüzü “helal etmiyorum” diyerek keskin bir kılıç ve tehdit unsuru olarak kullandığınız..
Yüreğini her çocuk, her canlı için büyüten, doğru emek ve doğru sevginin önemini, hayatın veriş alış olduğunu bilen, bildirendir, öğretendir anne… Hatalarını, yanlışlarını, günahlarını gördüğü evladını ilk uyaran, “azarlayan” ve uyarandır, evladına “hatalarının değil ama, senin her zaman yanındayım” diyendir, onun elini tutandır anne.
Ve insan…Ve kadın…

Annelik kutsal değildir, anneliğin kutsallığı ataerkil ve dinin hüküm sürdüğü toplumlarda kadınların baskılanması için kullanılan ve bazı bazı kadınların da balıklama atladığı bir düşünce.
Nedense gelişmiş ülkelerde böyle bir düşünce ve yapı yok. Annelik elbette çok değerli, müthiş bir duygu, tıpkı baba olmak gibi. Ama kutsal falan değil.
Hakeden herkesin hem anneliği, hem de babalığı kutlu, mutlu olsun…

Her anne koruma iç güdüsüyle evladını yanı başında ister, ama bilir ki, doğru sevgi bırakabilmeyi de gerektirir.
insan kendini gerçekleştirmeden, kendi olmadan mutlu olamaz ki, kendini gerçekleştirme çabası bedelleri de getirir maalesef, acır, acıtır, yakar, kül eder, ama bile isteye “adını Deniz koydum” çavlan olsun için der gurur duyar, can bedenden çıkana kadar acıyla (ve) ya da gururla taşır yüreğinde, doğru sevdiğini.
Annelik mi, aşk mı diye bir cümle okudum.
Anneliği aşka, aşkı anneliğe tercih etmek ne ola ki, annelik aşksız olmaz, aşkla annelik; belki de annelikle aşk.
Aşk ile…

Kutsal değilim, anne olduğum için ise hiç değilim. Ben anne olarak yapmam gerekenleri yaptım, “başkasının” da yapmadığını yaptığım için, çabam katlandı, ama bu bir yük olmadı hiç bir zaman; ağırdı, zordu, ama yük değildi. Çünkü yük, istemediğinizi yapmaktır, çünkü yük katlanmaktır, çünkü yük sevgisizce taşımaktır. Oysa ben ne yaptıysam, yapıyorsam aşkla, sevgiyle yaptım, yapıyorum, yapacağım da. Bunun için de kimseden takdir beklemiyorum, beklemedim. Değerimi belirleyen değil ama, beni madalya gibi değil, madalya diye taşıyanlarım ödülüm oldu. Daha ne olsun ki! Verilen madalyalar da geri alın(a)maz, geçmiş olsun!
Ben kutsal değilim, sadece doğurduğum iki kişinin annesi, doğurmadığım ama “sevgi emektir, emek sevgidir” diyerek dokunduğum, hayatıma dokunan çok kişinin annesiyim. Sadece doğurmakla “anne” olunacağına inanmıyorum, çünkü doğurmadığı halde yeğenlerinin ya da birilerinin sorumluluğunu alan çok “ana” tanıdım.

Evladın anneden önce ölmesi, ne kadar çok ölmek, tarifi yok.
Bütün dillerde, evladını yitirmiş bir annenin acısının tarif edecek, bir kelime olduğunu sanmıyorum, o annelerin bugün biraz daha fazla “yandığından” eminim. O yangından payıma düşeni alıp, yüreğimin üzerine koydum:((

Amiyane tabirle “kazık” kadar kadın ve adamlar daha fazla anneee dedik bugün, anneler gününde, hepimiz canı yanıp da annesinin eteğine yapışan sabiler gibiydik ya da çoğumuz. Adeta “anneciğim seni ben, çiçeklerden yemişten” diye şiirler okuduk, annesine gidemeyenler, annesi gitmiş olanlar burun direği sızısını yaşadı bugün, biraz daha fazla.
“Ağlama anne benim için ağlama, ben de herkes kadar aldım acılardan” diyerek anne dizinde ağlamak kimin içinden geçmedi ki bugün, peki ya
“eller kadir kıymet bilmiyor annem, senin kadar
kimse sevmiyor annem” demek.
“Uçan da kuşlara malum olsun, ben annemi özledim, hem annemi, hem annemi, ben köyümü özledim”
Babası çarşıdan aşk değil de “ahşk” taşıyan çocuklar annesini iki defa özler.
O yüzden de “anne ben geldim” deme hevesi ve özlemi canımı daha çok yakıyor belki de.

Şu an yanımda olsaydın, elini tutsaydım “anne ben geldim, yoruldum artık, her yol ağzında kendime rastlamaktan” deseydim. Sen bana “Cano” deseydin ve konuşsaydık ve sen öpseydin, öpünce
geçer/eçmez yaralarımdan …
“Bir zamanlar dünya sandığım bahçeyi, ayrık otları, dikenler bürümüş” hayata devam etmek, dizlerimin bağını ve güç toplamak için, annemi göresim var😢

Canan Kayışlı


Yorum bırakın