Gitme isteği…6 Şubat’tan sonra yoğun, 8 Mart’tan sonra daha yoğun bir şekilde bu duygu var. Gitmek; her yerden ve hiç (bir)yere… Var mı öyle bir yer? Bu mecradan da! Ama bu mecrada/mecradan tanıdığım, hayatıma kattığım insanları düşündükçe, bunu düşünmenin bile “nan/kör/lük”(nan:ekmek) olduğunu biliyorum. Bu mecranın üç beş gereksiz (aslında buraya yakışan kelime başka da…) insanına kurban edemeyeceğim değerli insanlar tanıdım burada. Reel hayatta yediğim vurgunlardan daha çok değil, burada hayal kırıklığı yaratanlar, belki her gibi, belki de herkes kadar Kalmak için bahaneler arıyorum sanırım.
“Kalmak istediğinde,
Bavulun kırgınlıklarla dolu olsa bile,
Onu boşaltırsın,
Kalırsın yine.
Kalırsın ve kalmak istediğinde,
Çiseleyen yağmuru bir sağanak gibi görürsün,
Ve gitmemek için bahane edersin onu.”
Bir dost (o bana dost demese de) bu mecrayı sevmiyormuş, bu mecrayı sahte buluyor/muş… Oysa sahte bulduğu insanların çoğu tanıdığı insanlar, yani “gerçek” hayatının insanları…Sahtelik nerede başlar, nerede biter? Yapmamız gerekenleri yapmamanın ve yapmamamız gerekenleri yapmanın bedeli olmasın “bazı” üzüntüler? Ayrıca bu mecranın “primlerini” toplayanlara şikayet yasağı var! İçinden acı ve sızı geçen yazıya birilerinin onursuzca “….geçmiş olsun” demesine muhteşem ikonu bırakırsan eğer, içinde en derin acı/yas olan yazıya muhteşem ikonu bırakılmasına, haklı da olsa tepki göstermek ne derece adil olur! Hayat tam da bu değil mi, veriş-alış, yani denge!
Olmak istediğimiz insan olmak için hiç bir zaman geç değilmiş, öyle diyor Bilge ve derin insanlar. Bunun için de Almanların “Komfortzone”dediği, dile kolay, yapması zor, konfor alanını terk-i diyar eylemeli… Ne acıdır ki, nsan bildiği cehennemi, bilmediği cennete yeğ tutarmış; o yüzdendir ki “Konfor alanı çürütür” diyorlar.
Yorgunum, gidemeyecek kadar yorgun; ama kalmaya da hevessiz!
Gitme isteği “şiddetli”…
“Daha önce de gitmiştim
Ama böyle kalarak değil,
Böyle kalarak değil.”
Canan Kayışlı

