Gelenekselleşeceği kesin bir bilgi olan MEG toplantısı, 03-07 Ekim tarihleri arasında Ayvalık ‘ta gerçekleşti. Toplantının hemen bitiminde tüm dostlar bize, bizi yazdı. Aralarındaki en zaman “özgürlüsü” ve belki de en tembeli (değilim, ben tembel değilim be ya😊) ben olduğum için, benim kelimelerim bir kenarda öksüz ve “hüzünçlü” bir şekilde beni beklediler. Yaşadığım/ız güzelliği yazmasam, anılarımın en ferah odalarından birine yerleşen dostlara ve içinden dayanışma, vefa, şiir, sevgi, saygı geçen dört güne haksızlık etmiş olurum.

Güzellik ben Adnan Menderes havaalanına konuşlanınca başladı. Beni Alev tek başına almaya gelecek diye beklerken, baktım ki Hülya, baktım ki Nevin de arabada. Ve… Arabada “Adana’ya gidek mi” eşliğinde halaylar mı çekilmedi, göbek mi atılmadı. Nevinin güzel şiir yazdığı kadar, zılgıt ustası da olduğunu bu sayede öğrendik. Ben bu kadar güzel karşılanmaya, her ay Türkiye’ye gitsem mi diye, ak ak düşünüyorum.

MEG, yan Mozaik Edebiyat Grubu. Kurucusu Mevlüt Asar. Almanya’da yaşayan, Fakir Baykurt gibi çok önemli şair ve yazarlarla çok uzun yıllar dirsek temasıyla çok önemli çalışmalar yapan bir “derviş”.
O uyum, uzlaşma, incelik, zerafet, kibarlık kelimelerinin karşılığı bir şair, yazar; insan güzeli.
Ya o sabrı? Yirmi kişiyi (o kadardık değil mi?) beş gün boyunca, dengede tutarak ağırlamak, her anını planlamak, dakik olmayanlara göz yummak! Ben “Alman disiplininden” geliyorum, geç kaldığım görülmemiştir🙈.
(Geç kalmak, birilerini bekletmek telafi edilir de, insan birine ya da kendine geç kalırsa, boğazında bir düğüm ve yüreğine, gözüne, dimağına sabitlediğiyle yaşıyor! Gördüm.)

Her biri için neler neler yazabilirim, yazacağım da… Dostların çoğu “çok” kitaplı, Yalçın Duman, Nevin Koçoğlu, Cem Duman, Aynullah Akça, Murat Öncel, Mevlüt Asar grubun çoklu kitap sahipleri.
Münevver İzgi, Ayşe Dikici şimdilik tek kitaplı, Serap’ın kitabı döneceğimiz gün “fırından” çıktı, taze şiir kokusuyla kahvaltı ettik son gün. Dürdane “Kitapsız”lardan😊 Adanalı da değilsin ki! Ama bize okuduğu 17/18 yaş şiirleri olgun ve pişmiş şiirlerdi, onlar kitap olmalı, olacak da!
Hülya ve Alev de kitapsız dostlarımdan. Ama “benim kitapsızlarla işim olmaz,
entelektüelliğim tehlikeye girer” düşüncesiyle, şimdilik liella.de için yazmaya başladılar.(Şaka elbette, ikisi de başka platformlarda yazdılar/yazıyorlar ve kıskançlıkla söylüyorum ki, çok iyi yazıyorlar.) Ama yakın bir zamanda ikisinin de, sıradışı kitapları çıkacak biliyorum, hatta o kitapları ben mi çıkarsam diye, hain planlarım var.🤔

Cem Hocamla sabah sohbetleri yarım kaldı. “Acaba ne öğrenebilirim, ne konuşabiliriz” telaşıyla, sigara kokusundan hiç hazetmesem de, terastaki sohbetler çok verimli, derin ve gerçekti.
Buluşmaya Mevlüt Asar, Dilek Asar, Neslihan Üstündağ Ayvalık’tan, Hülya Duman, Canan Kayışlı, Aynullah Akça, Serap Varan, Yalçın Duman, Cem Duman, Murat Tuncel, Nevin Koçoğlu, Berin Uyar, Nilüfer Van Den Akker , Münevver İzgi, Alev Turanlı, Ayşe Dikici ve Durdane Tutmaz, Göknur Kaya Ayvalık dışından katıldılar. Düşünün ki bu bu buluşma için, Hollanda, Almanya ve İsveç’ten geldik biz. “Uzaklık insanların uydurduğu bir şey”, bu cümle benim değil miydi; bir çok cümlesi
ç-alınan, “hırhızların intikamını” benden alıyor olmasın! İnsan isterse, kanat takıp, uzak yakın edilir; insan isterse, duvar örer yakın uzağa itilir. İnsan isterse… Biz uzakları sadece yakın etmedik, biz aile olduk, yurt olduk birbirimize. Bunun böyle kalması için de, herkesin üzerine düşen çabayı, emeği “kendince” ve hayatın elverdiği ölçüde gösterdiği bariz bir şekilde, o kadar belli ki…



Belki de en özel ve değerlisi, herkes diğerinin daha iyi olması telaşında; eleştirerek, överek, yol göstererek, onaylayarak, hatalarını göstererek bir mum yakıyor; o yüzden de ışıl ışılız biz, aydınlık…
Ben gruptaki arkadaşlarla ilk defa, yüzyüze geldim, çoğu da ilk defa gördü birbirini. Cancana ayrıldık birbirimizden. Gelecek yıl için planlar yapılıyor bile, belki de Almanya’da buluşuruz, kim bilir! Nasip.
Mevlüt Asar, yanındaki müthiş mühimmat, sevgili eşi Dilek Asar desteğiyle, iki yıl önce bir tohum ekti, o tohum şu anda güzel bir fidan ve bizler de onu sulayarak büyütüyoruz. Benim burnuma portakal çiçeği kokuları geliyor, ama zeytin ağacı
olma olasılığı hiç uzak değil.
Şimdilik bu kadar, ama devamı gelecek, çünkü
MEG’li olmak bir ayrıcalıktır…
Hamiş: Desteğini, Arjantin’de olmasına rağmen bizden esirgemeyen Ayşen Boran ruhuyla yanımızdaydı, hissettik.
Canan Kayışlı

