Bazı sabahlar sözcükler arasında saltanat kurup keyfini çıkarmak istiyorum yüreğimin hafif sızısının.
Hissediyorum içimdeki ılık suyun akışını.
Bazen de kızgın bir ateş gibi beni yakışını.
En çok da sonbahar da…🍂
Hayatımın mevsimi oysa.
Ama Hazan, hüzünle eşdeğer bana.
Kokusunda bile bir cesaret var sonbaharın.
Üzen bir cesaret.
Yağmuru coşkulu bir kadın kahkahası gibi.
Sabahları serin hatta soğuğa çalar gibi.
Güneşi mağrur, her şeyini yitirmiş ama dimdik duran bir adam gibi.
“Ben de varım “diyen bir çocuk gibi belki de.
Kendini saydırmak isteyen.
Güzel varlığını hissettiren.
İçimin sızısı mı?
Açlığı mı?
Umudu mu?
Mutluluğu mu?
Keyfi mı?
Hüznü mü?
Bilemedim.
Ama bu sonbahar hayatımın en güzel sitemi.🍂
Şimdi” Saltanat Kayığı” ma kurulacağım, sözcüklerimi de yanıma alacağım, ufak bir gezinti iyi gelecek yüreğime, boğazımın ucundaki düğüme, göz pınarımdaki ince ılık su cizgisine.
Gümüş rengi balıklar bir bir atlayacak üstümüzden, yaban ördekleri cirit atar suda bu mevsimde, hep düşünürüm ” üşümezler mı?” Diye..
Suyun içilesi haline şapka çıkarırım bu mevsimde.
O bile döner sarı renge.
Mavi günlerine dönmeyi bekler, hüznün ziyareti içinde.
Şimdi hafifçe çekilir kürekler.
Karşı kıyıda bir sevdalı bekler.
Sonbaharın kokusunu ona götüreyeceğim.
Sarsın sarmalasın bedenini, biraz titretsin içini.
Üstünü nefesimle örteceğim.
Sımsıkı, rüzgar girmesin diye içeri…🍂
Birlikte bekleyeceğiz, hazandan sonra gelen mevsimi, ayazı, kar seyredeceğiz denizin üstünde biriken, deniz donacak belki de, tuz donacak ve ben kendi sıcaklığımla örteceğim sevdalının üstünü, donmasın diye…
Önümüz yaz diyeceğim.
Umudunu yitirme…
Böyle böyle geçiyoruz mevsimleri, umut hep cebimizde.
Derin sularda bir mercan ya da midyenin incisi gibi.
Kıymetli…❄️

