“Canan bana biraz zaman vermeni rica ediyorum ben çok sevdiğime kırılırım ve yaralanırım…” buyurmuştu; oysa ona yazdığım, yalanlarına ayna mektup “Asla özür değil” diye başlamıştı, birkaç gün sonra da 20/06/2022’de, insanların acılarının, yaslarının üzerinde tepinen saygı fakiri, hadsizce had bildiren, taktik ustası fındık kıran çiçek “Bayram
geliyor Canan…örflerimiz bayramda herkes barışır …” diye yazmıştı. (Cümle düşüklüğü var, imla fena, “editörüne” çok iş düşüyor)
Örflerimizin ahlâk, dürüstlük, namus, şeref, onur da dediğini ve örflerin, asıl insani değerleri işaret ettiğini unutarak. Pişkinlik bazıları için güzel şey bana “kızkardeşim” diyen bayan, mide genişliği de! “Midesi geniş olanın, yüreği dar olur.” Ne güzel bir cümle değil mi, duy bak, örflerimiz böyle de dermiş! (Yalancılar yok hükmündedir nazarımda, cevap vermeyince, Hubris sendromuyla, incileri döküldü, bunun cezasını da öznesi olduğum bir “ağır” yazıya “………Geçmiş olsun.” diyerek kesti. Ama asıl onu anlattıklarıyla palazlandırarak, bu fırsatı veren, inci toplamayıcısına “Aşk olsun!” )
Kötüye kötü dememek, iyiyi ve iyiliği cezalandırmaktır. O yüzden de…
Ben diyorum, siz dinleyin! Vefa sizin için sadece, sizin oraların bir semti, benim ise yürek bağım; vefa sizin, içini boşaltarak, kendinize yonttuğunuz bir kelime, benim ise can cana dediğim insanıma eyvallahım! Ama Ahde vefa bilmeyene, eyvellahlar da geçersiz artık! Aynı dili konuşmak, aynı duyguda, aynı değerlerde buluşmak demek değilmiş, hadi diyelim söz hükmünü yitirir de, öz hükmünü nasıl yitirir?
Ben bu dünyaya “Sözde, özde, yüzde, közde, düzde ve sazda bir insan olmaya geldim.” Ve…”Serimi meydana koymaya geldim” diyorum; anlamayan ve duymayanlar için değil elbette, kendim için, kendime diyorum; ateşten yaratılan nefis, terbiyesi en zor “şey”; meşakkatli yola girmek elzem, ama “o yollar” varken, “bu yol” pek bir yaman.
İnsan dayanamıyor ve nereden nereye diye soruyor. Sözüm meclisten içre, at ve eşek misali! En tehlikeli insan tipi, yaldızları ardına gizlenen insan türüdür! Batıdan ya da güneyden esen ufacık bir rüzgâr o yaldızları yerle yeksan edince, yılların pası çıkıyor ortaya; “hipo” falan da temizleyemez o kirli pası, hele de lağım çukurvari kokuyu portakal çiçeği bile lağvedemez!
“Zannetmedi bilenler.
Ne söylüyor bi dinle.
Elin belin tut dilin.
Vakti gelir bülbülün.”
İyilerin akşamı, huzur dolu, derin ve düşler ülkesinde geçen uykuya gebe.
Kötülerin ise… Bilmiyorum.
“Huzurum daim ve kaim olsun”
Canan Kayışlı 23/03/2023

