Bir dost aradı. Altını çizerek söylüyorum: Arkadaş değil, dost.
Bir yaranın hafifçe kaşınmasıyla “renk” değiştirmem onu üzmüş.
Haklı. Malum, huysuzluk “huydur bende.”
Öfkeliyim de, biliyorum.
Ama işte, dostluk tam da burada başlıyor, değil mi?
İnsan dostuna kredi açar.
“Sevmek, anlamaktır” diyerek dostunu anlamaya çalışır.
İnsan, dostunu sarıp sarmalar; eksik ve fazlalıklarıyla kabul eder; kar/şı/lık/lı olarak, rabenna hep bana, sadece hep bana demeden.
O, bunu yaptı. O koca yüreğiyle, içimdeki dikenleri ayıkladı.
Ve ben… Güller açtım.
Onunla konuştuktan sonra, hayatımın en büyük “kazıklarından” birini atmış olan bir “hanımefendi” olmayanın yazdıklarına göz attım.
“Canım Cananım, kız kardeşim, senin bana ettiğin iyilikleri kimse etmedi, dostum,” demiş…
Sonrası mı? Arkadan iş çevirmeler, bir de “işbirlikçisinden” aldığı sustalı bıçakla arkadan vurmalar… Falanlar, filanlar.
Dost, öyle herkesin kullanabileceği bir kelime değil. Dostluk sorumluluk gerektirir; ağırlığı taşımayı, güveni yüklenmeyi gerektirir… İyi gününü ama kötü gününü de; başarıyı, ama başarısızlığı da; sevincini, ama mutsuzluğu da paylaşmayı, yanında olmayı gerektirir.
Taşıyamayacak olan, arkadaş desin mesela. Tanıdık desin, tanış desin.
Doğaldır ki insana, insan olma çabasında olana “kalleşlik” yakışmıyor. Her ne kadar, her insanın karanlık odaları olsa da, daha çok beslediğimiz gün yüzüne çıkıyor, bize kandil oluyor, bu bizim seçimimiz; hayatımız seçimlerimizdi değil mi?
İnsan, yolda olandır, yolcu olan öğrenir. Birinin ihaneti,bencilliği, yalanı, dolanı diğerine ders, diğerine sınav…
İnsan boğulduğunu sandığı yerde yüzmeyi öğreniyor, su yuta yuta, bata çıka, yere çakılacağını düşündüğü yerde, kanatlarını farkediyor.
Ondan sonrası… Hayat!
“Bazı insanlar değerli Proteos!
Seni azaltmadan, kendilerini çoğaltmayacaklarını düşünürler.
Ellerine bir çekiç alıp seni kırmaya, parçalamaya çalışırlar.
Ama tanrılar bir oyun oynar onlara, seni bir heykeltıraş gibi yontarak, daha da yüceltirler.”
“Bazı insanlar değerli Proteos!”
Canan Kayışlı 06/12/2024

