Felsefenin İncelikleri

Türkiye’de felsefe ya da filozof dendiğinde genellikle dünya sorunlarından elini eteğini çekmiş, fildişi kulesinde oturan ve varoluşun genel sorunlarını kendine dert edinmiş münzevi insanlar akla gelir. Kuşkusuz bu, tarihin en önemli filozoflarını çıkarmış bu coğrafya açısından son derece üzücü bir durumdur. Oysa bu anlayışa en iyi cevap kanımca İoanna Kuçuradi’dir. O, felsefeyi bir insanlaşma etkinliği olarak ele alıp, insanın sorunlarına eğilmiştir.
Asıl olan insandır.
Onu korumaktır, hem bedenini, hem ruhunu…
“Bu yeryüzü yuvarlağında, bir insansal varlık olarak var olmak, ilk özgürlüğü oluşturur. Bu ilk özgürlüğün somutlaşması da, ilk hakkı, temeldeki ilk hakkı oluşturur. Ve buna biz “yaşam hakkı” deriz…”

“Sorunun çözümü, doğru soruyu sormakla başlar.”
Peki bizler doğru soruyu sorabiliyor muyuz.?
Cevabını bildiğimiz soruları sormak korkutuyor bizi.
Onun için ne soru soruyoruz, ne de; yaşam hakkı elinden alınmış insanlara karşı bir şey yapabiliyoruz…

İnsanlar üzerinde pek çok şey söylenir, ama insandan söz edilmez hiç.

İşte sorun burda başlıyor.

Insana «dışardan» bakıldığı, karşıdan bakıldığı sürece, var olanın kabuğunun ötesine geçilemez.

“Hiçbir insan hakkının ya da insan hakları grubunun korunması, başka bir insan hakkının ya da hak grubunun korunması adına bir ülkede ertelenemez. “

Yaşamın temeli “hak”la başlar.
Ve onu elde edebilmenin erdemiyle devam eder.

“Felsefe eğitiminin ana görevlerinden biri, kişileri, insan onurunun nerede tehlikeye düştüğünü görebilecek bir gözü kazandıracak şekilde, olabildiğince erken eğitmektir”.

İşte son söz; eğitmek…
En can alıcı kelime.
Bizim ülkemizde en az üstüne düşülen sözcük.
Ve sonunda her şeye boyun eğme…

Son söz…
“Nerede canlı bir varlık buldumsa, orada boyun eğmenin sözünü de duydum. Her canlı varlık boyun eğen bir varlıktır”. Iionna Kuçuradi…😔💫


Yorum bırakın