Balık, Çocuk ve Doğru Sevgi

Çocuk balık istiyor,(akvaryum değil, yemek için)anne almıyor ya da alamıyor; çocuk feryadı basıyor. Bunu gören balıkçı çocuğun eline kocaman bir balık tutuşturuyor. Bir torbaya falan koymadan hem de. Çocuğun koynunda (gerçekten koynunda) kocaman bir balık, ailece eve dönüyorlar.

Olayın öncesi var mı, balıkçı bir tanıdık mı bilmiyorum. Fakat çocuk burada bu tavırla, ağlayınca susma payı verildiğini öğrendi. İstediğini elde etmenin bir yolunun bu olduğunu, hayır’ın, hayır olmadığını öğrendi.

Bu küçük sahne, tek bir çocuğun hikâyesi gibi görünse de, aslında büyük bir soruyu beraberinde getiriyor:
Eğitim şart diyoruz da, eğitim ebeveyden mi başlamalı, çocuktan mı diye durup ya da koşup düşünmek elzem.
Bir çocuğa doğruyu, yanlışı öğretirken, önce anne-babanın nasıl bir duruş sergilediği önemlidir. Hayır dedikten sonra o kararı sürdürebilmek, çocuğa sınırlar koymak, duygularıyla başa çıkmayı öğretmek, yetişkin hayatında ona kandil olacak gücü kazandırır… Eğer bir çocuk her ağladığında istediğini alırsa, ilerleyen yıllarda hayatta, hayatına nasıl bir yol çizebilir? İlk engelle karşılaştığında pes edip ağlar mı, onu elde etmek için, her yolun mübah olduğu bilgisiyle, saçma yollara mı başvurur, yoksa başa çıkmayı mı öğrenir!

Balıkçı iyi niyetliydi belki, ama farkında olmadan çocuğa, hayır’ın aslında bir hayır olmadığını öğretti.
Eğitim sadece okul sıralarında olmaz, pazar yerinde, evde, sokakta da yaşadığımızdır o
Eğitim sivri ve ham yerlerimizin, hayat boyu hem bize, hem de başkalarına batmaması için, hayat tarafından yontulmasıdır.

Eğitimin temelinde de sevgi olmalıdır; sevgi, gerçek ve doğru sevgi.
İhtiyaçlarımızı karşılayan ya da istediklerimizi verdiği için olmayan sevgi.
Gerçek ve doğru sevgilerin öykülerini yazmak hevesiyle, sevgi ve öykü günü kutlu olsun.

Canan Kayışlı 14/02/2025


Yorum bırakın