Sorun Yalnızlıksa, Şifa Yazmakta

Kendimi çok yalnız hissediyorum…
Tıpkı fotoğraftaki gibi…
Sessiz, sakin, yalın…
Şikayet etmiyorum ama.
Onu seviyorum…

Ne birisine anlatmak istiyorum yalnızlığımı, ne de anlattığıma dair şeyler konuşmak, ne akıl almak, ne de yalnızlığıma eşlik edecek birini istiyorum…
Bazen en yakın dostum oymuş gibi davranıyorum.
Yanımdaki varlığından mutlu hissettiğim, beni anlayan, konuşmasam da duyan bir dost gibi.

Şimdi ben bunu böyle yazınca, herkes gerçekten böyle hissediyorum da yazıyorum sanıyor.
Oysa ben yazanım.
Her şeyi rahatlıkla yazabilirim.
Hissetmem ya da içinde yaşıyor olmam gerekmez.
Şöyle de yazabilirdim…
” Bazen kendinizi yalnız hissediyor musunuz?”
Böyle yazsaydım; kişisel gelişimci dostlarımız gibi, akıl vermeye yönelik bir cümle başı olurdu ki, bu benim ne haddim ne de işim…
Ders vermek gibi de olabilirdi.
Oysa dersi çocuklara vermeli.
Büyüklerle ise hislerimizi paylaşmalı.
Çocuklara derslerde sorulur ya hani; kendini yalnız hisseden var mı diye?
Oysa ne kadar yanlış bir soru.
Arada sırada kendinizi yanlız hissediyor musunuz diye sorulmalı.
Çünkü çocuk yalnızlığı pek bilmez.
Onun yalnızlığı anne bana evden gidince hissettiği fiziksel yalnızlıktır.
Henüz ruhsal yalnızlığı kesfetmemistir…

Onun için bu yalnızlık sorusunu sorarken çocuğa, dikkatli kelimeler seçmek gerek.
Hatta yalnızlık kavramını özgürlük gibi hissettirmek gerekir ki, böylece ilerde kendini daha güçlü hissedebilsin.

Geçenlerde “aşkın bitmesiyle ” ilgili bir yazı yazmıştım, nedense çok yorum yapıldı.
Oysa yazı yazan biri her şeyi gönül rahatlığıyla yazabilmeli.
Aşkla ilgili yazı yazmak için, onu yaşıyor olmak ya da bitirmiş olmak gerekmez ki.
Nasıl aşkı tarif ederken, aşık olmak gerekmiyorsa…

Yazan insan belleğinden besleniyor.
Kalem, tuhaf bir şey yazmaya başladımı yönünü cok tayin edemiyor
Kutsal değerlere temas ediyor, sıradanlıkla olağandışılık, insanlar, hayvanlar, gökyüzü yeryüzü, yaşamla ölüm, dile gelenle gelemeyen arasına çekilmiş bariyerleri kaldırıyor. Satırlardan süzülüp gelen bu sözcükler, bazen yazanı bile şaşırtıyor.
Hatta bazen karnaval havası oluyor yazılarda.
Bazı yazılar okunup bittikten sonra bile hala etkiliyor İnsanı.
Kısacası…

Yazmak özgürlük…
Hele ki geceleri…
Gecenin o zehir gibi siyah rengi, kekremsi kokusu ve yalnızlığı en derinden hissettiren o acımasız hali içinde yazmak, şifa gibi, elini avuçları arasına almış bir dostun eli gibi…
İyileştirici…


“Sorun Yalnızlıksa, Şifa Yazmakta” için bir cevap

  1. Canan Kayışlı Avatar
    Canan Kayışlı

    Ya yazamayanlar!

    Beğen

Canan Kayışlı için bir cevap yazın Cevabı iptal et