“Üzerimizde Hakkı Olan Yapıtlar Yazarı” Barış Erdoğan

Çoğu kişinin küçümsediği, yukarıdan baktığı sosyal medya sayesinde (sayesinde gölgesinde demekmiş, bunu Barış Hocamdan öğrendim) tanıdım onu. Böyle bir kalemi bu mecradan tanımak ayıp olabilir, hatta günah. Ama ben bir Alamancıyım ve benim çok uzun seneler Edebiyat dünyasıyla sadece klasikler ve güncel edebiyat üzerinden ilişkim oldu. Her ne kadar buraya gelen Murathan Mungan, Fakir Baykurt, Zeynep Oral, Zehra İpşiroğlu, Oya Baydar, Elif Şafak, İnci Aral, Vedat Türkali, Kemal Burkay, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş gibi her şairin, yazarın izini takip ettiysem de, uzak kaldıklarım da oldu, olmuş. Ama hayat bir araya gelmesi gerekenleri bir araya getiriyor, tabii “kader çabaya aşıktır” düsturuyla.
Sonra… Ortak dostlar sayesinde sayfama “düştü” Barış Erdoğan denemeleri, cümleleri. İzini sürünce, Hüseyin Cahit Kerse Hocamın can Barışı olduğunu öğrenince değmeyin keyfime. Onunla hiç karşı karşıya gelmeden, imzalı kitapları ulaştı bana. Haberleri. Hatta ben mahcubiyetle ona yazmadan, aramadan Hüseyin Cahit Kerse’nin emri vakisiyle çıkardığı kitabıma el verdiğini duydum, bu gönlü de kalemi kadar Ekber şair, yazar adamın.


Barış Erdoğanı tanıma ve anlatma hikayem bu kadar mı? Elbette ki hayır.Nacizane yazdığım denemelerimdeki anlam, imla hatalarını, bazı büyük, önemli yazarların yaptığı gibi “rezil ederek” değil, sessizce özelden yazarak uyardığını da ekleyerek, özgeçmişini okumak isterim size.

Bir belge: Noterlerinden
Elbet dünya noterlerinden
Bir şair: Barış Erdoğan
Toplar sevgi sözcüklerini
Dağıtır evlere erken

Bir çocuk: Uzun minareli
Ey uzun minareli, Güneyli çocuk adam
Ne soracaksan sorma, cahilim ben
Bir çalgı: Hâlâ fayton
Bir içki: Fellah rakısı
(Bir tabanca: İçinde fesleğen var)
Bir tabanca: namlusundan portakal çiçeği sarkıyor
Bir haber: Hayat kısa / Kuşlar uçuyor
Bir imza: Ağabeyimin adına dar geliyor…

“Cemal’in 1024 ayar kıymetindeki şiirinin bir kısmını tam değerinde bozuyorum” diyen dostunuz Taner Nart’ın ilettikleriyle başlamak isterim söze.

Barış Erdoğan Anamur’un bir köyünde yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi, tarih önemli değil desem de (15/02/1956) diyeyim yine de.
Babası Karadenizli, askerliğini yaptığı Anamur’da kalmayı tercih edip, orada evlenir. Baba köyde gazete okuyan tek adam ve iyi bir adam. O, çocuklarına da “kötülük yapmayın” değil “kötülük düşünmeyin” diye öğütleyen bir baba, oğluna Barış adını vermesinden müsemma.
Anne ise mesafeli bir anne. Barış’la yıldızları hiç barışmayan… Çünkü Barış, 13 yaşındaki büyük oğlunu nişanladığında, buna tepki olarak, nişana gitmek yerine sinemaya giden bir asi çocuk ve bu tepkiyi gösterdiğinde henüz 7 yaşında. “Benim sinemalarım öldü çocuklar, sizin ölmesin” dizeleri sanırım o günlerin duygusundan arta kalan bir dize.
Bu tavır, daha sonraki yıllarda da sürecek ve Barış Erdoğan Annenin otoritesini sarsmaya devam edecektir.

Talihsiz bir nedenle Anamur’a taşınır aile. (Hocam bu nedeni belki daha sonra siz anlatırsınız bize) Orta ve lise eğitimi orada devam eder.
Üniversiteyi İstanbul’da okur. İstanbul Edebiyat Fakültesi ve İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu mezunudur.

Burada bir anti parantez açarak…
“Her şeyin inceliğini öğrendiği İstanbul!” diye bir cümle okudum sizinle ilgili. Bu cümleye itirazım var. İnsanın ruhu incedir, asildir; asalet ve incelik sonradan olmaz; Her ne kadar İstanbul’a 10 üzerinden 11 verecek kadar sevdalansanız da, İstanbul sizdekini açığa çıkarmış; toprağınızı bulmuşsunuz demek isterim ben buna.
O, Barış’ı, Barış Erdoğan’a taşıyacak kişiliklerle de burada tanışır. Kimler yok ki bunlar arasında. Mevlana, Mimar Sinan, Osman Hamdi, Fuzuli, Dadaloğlu, Cemal Süreya, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Dede Efendi, Yunus ve…Oscar Wilde, Jack London, Camus, Heidegger, Nietzsche, Freud, Balzac, Kafka, Hugo, Gogol.
Ama sanırım en çok, onu okudukça kendi izlerini bulduğu Ahmet Hamdi Tanpınar’a sevdalanır.
Bir de “Bir şairin şiir dünyasını mayalayan birçok kişi vardır. Benim şiir dünyamda bir çınardır.” dediği Attila İlhan’a.

“Tarihin en ağır hamallarıyız. Sadece yük taşımayız, yükün darasını da taşırız. Öğretmenliğime biçtiğim değer buydu. Yükünde taş varsa onu at, yükün hafiflesin, diyen Mevlana’ya Mesnevi’si için bir teşekkür borçluyum. Taşları atınca yol hem genişledi hem de kısaldı. Yükümün ne olduğuna gelince sözcükler oldu, Yunus’un ırmağında duruladığım Türkçem oldu.” diyerek etkilendiği insanlara selam gönderme ve saygı duruşunda durma ustasıdır da Barış Erdoğan.

İlk şiirlerini 1978’de arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı SANATTA KALEM dergisinde yayımlar.
O zamanlar bir ağırlığı olan MİLLİYET SANAT’la devam etti bu paylaşımlar.(Benim de kişisel tarihimde Milliyet Sanat şiirlerimin yayınlandığı bir mecraydı.)
1980″li yıllarda da OLUŞUM dergisinde denemeleri, eleştirileri yayınlanır.

1987’de başlayıp 25 yıl süren, dershane öğretmenliği yaptığı bir Konya macerası var Barış Erdoğan’ın. Anamur, Mersin, İstanbul’dan sonra iklimini ve insanını sevmediği, sevemediği Konya, kişisel tarihinde kendini çok mutlu ve ait hissetmediği bir yer olarak yerini alır.
Ama Konya’da onu çok mutlu eden bir şey vardır, yol soranlara yardım etmek. Biri ona “yüzün o kadar güzel ki, başkasına soramazdım” der. Bu cümle kalbin yüze yansımasının nişanesidir.

Yazısının güzelliğini “Yazı karakterdir.” diyen babasından almıştır.Yazı da dahil, babasının onayından geçmeyen hiçbir şeyin anlamı yoktur onun için.
Babasına olan sevgisi, saygısı, duyduğu yakınlık ve onun üzerindeki etkisi çok belirgindir, tıpkı annesiyle arasındaki uçurum gibi.

Barış Erdoğan günlük gazeteleri spor sayfasından başlayarak okuyacak kadar Galatasaraylıdır. O sadece kitapları olan bir şair, yazar değil, aynı zamanda fotoğraf ve resim sergileri de olan komple bir sanatçıdır da.

İlk şiir kitabı, arkadaşı Meral Demir’in ısrarıyla 2011’de çıkardığı KUŞ KIYAMET’tir. Daha sonra sırasıyla….
2012’de ŞİİR CİN/AYETLERİ
2013’te SİMURGNAME
2014’te ZEYMURAN (Cemal Süreya Şiir ödülü)
2016’da NUŞİREVAN
2017’de TEŞBİH TANELERİ
2020’de BAKIŞ ACISI
2021’de UTANÇ ÇAĞI
2024’te DİVAN ŞİİRİNDE PROFESÖR DR. MEHMET ÇAVUŞOĞLU RÜZGARI adlı kitapları çıkarır.

Kendine “Arınmak için şiir yazan bir şair çırağı” dese de, 2014’te Zeymuran’la Cemal Süreya şiir ödülünü alır.

“Bir şair şiirin sularında yüzüyorsa er geç boğulur. Şiir bütün sanatların daimi mayasıdır. Roman, öykü, deneme, resim, fotoğraf, sinema, mimari, tiyatro akla ne geliyorsa mayasını şiirden alır. Şiir bir birikimin damıtılmasıdır.” Bu cümleler denemelerindeki şiir dilinin nedenini ne güzel açıklıyor.

Barış Erdoğan denemeleriyle hepimize yeni dünyaların kapılarını açan bir yazar; gözünde gözlüğü, elinde değneği/sopası olmayan bir öğretmen o. Ruhunu Ahmet Hamdi Tanpınar gibi edebiyatla doyuran bir insan, insan.

Deneme ve şiirleri ADALYA, AKATALPA, CAZKEDİSİ, ÇAY YOLU, EDEBİYAT NÖBETİ, GÖSTERİ, KASABANDAN ESİNTİ, ŞEHİR, SARMAL ÇEVRİM, MÜHÜR, MAHUR BESTE, KARAHİNDİBA, TMOLOS, KURŞUNKALEM, ÜVERCİNKA, VARLIK, YAŞAM SANAT gibi dergilerde yayınlanır ve hâlâ yayınlanıyor. Çağın gerisinde kalmadan, sosyal medyayı da aktif ve iyi kullanıyor.

Beş yaşındayken yer fıstığı tarlasında çalışmak onu toprakla hemhal yapmış ve bu aşk “benim çocukluğum orman, kaybolmam” dediği zamanlardan, günümüze dek sürecektir, sürüyor. Şimdilerde, coronadan sonra tamamıyla yerleşik hale geçtiği Anamur’da, Akdeniz ikliminde ve eşliğinde, hayatın, kitapların, yazıların tadını çıkarmakta, şiir tadında.

Ve…

“Üzerimizde hakkı olan yapıtlar yazarı.
Yaşamla metnin kesiştiği yerden geçen ve kendine özgü nedenleri olduğu için yazın evrenimizde adından söz ettiren, cumhuriyet yüzlü bu entelektüel yolcuyu , bu ‘denemenin soğuk demircisi’ni iyi ki tanımışım ve iyi ki dost edinmişim.
Canım Dostumun, ömrü yettiğince yazmasını; ayak basmadığı hiçbir yer, dile getirmediği hiçbir fotoğraf bırakmamasını gönülden diliyorum.”
Necdet Arslan

“Barış Erdoğan, doldukça başını eğen bereketli buğday başakları gibi bilge bir kişi, bir tevazuu abidesidir. Hangi amatör şair yazar imdat istese, iki eli kanda olsa yetişen bir gönül adamıdır.
Şiirlerindeki yüksek lirizmi denemelerine da taşımış bu arı beyi, bizlere nice Anzer balları dermek için söz bahçesinde çiçekten sözcüklerde eşinir durur gün boyu.
O bir güzel dost, bir güzel insandır kısacası. İyi ki varsın be, iyi ki tanıdık seni koca usta, sen bin yaşa hakikatli insan, var ol güzel insan, var ol Barış Erdoğan…”
Mehmet Binboğa

Ve ..”Can dostumdur, geniş sanat ve edebiyat kültürüyle yaşayan değerli bir denemeci ve şairimizdir.”

Hüseyin Cahit Kerse

İşte Hayatınız Sevgili Barış Erdoğan…


Yorum bırakın