AYKIRI KÖŞE’den/Yaşar Ekin

20 Günlük Kuzey’den, Güney’e: Görüdüğüm-Araştırıp-İncelediğim Vietnam İ z l e n i m l e r i m ..

Marksist teoride denildiği gibi, “eğer her şey göründüğü ve söylendiği gibi olsaydı araştırmaya, incelemeye ve bilime gerek kalmazdı.” Velhasıl;

Rüzgarları suçlamayı bırakın da, yelkenleri kullanmayı öğrenin” demiş Vietnam devriminin önderi Ho Chi Minh.
Evet!
Kuzeyden-güneye -Hanoi’den-Hue’ye, Danang’dan Ho Chi Minh Citiye kadar, yaklaşık 18 gün gezip, gördüğüm, kıyı şeridi 3.444 km olan Vietnam bugün öyle sorular sordurtuyor ki insana. Onun için;

  • Bilmememeyi bilmek, öğrenmemek ve dünya halleri ile uğraşmamak bir suç sayılmalı ..

Biliyorsunuz insanlık tarihi ilk kez, dünyada yaşanan bir savaşı basın-yayın ve göresel tv. aracılığıyla ABD emperyalizmi ve onun işbirlikçilerine karşı savaşan kuzey “Vietkong Gerillaları” ile Vietnam’ı duydu, tanıdı. Dünya ve Amerika kamuoyunda çok tepki toplayan savaş, ABD tarafından kullanılan kimyasal gazların bugün Hiroşima’da ki gibi, geride bıraktığı etkileri hala yeni doğan nesller üzerindeki etkisi devam etmektedir deniyor. Söz konusu savaşta ve bugünkü kötülüklerin kaynağı olan Amerika yedi milyon ton bomba attı Vietnam’a. Ki bu 2.ci dünya emperyalist paylaşım savaşından kullanılan bombalardan 3,5 kat daha fazladır. İnsanlık adına utanç verici olan Vietnam savaşınıda tutuklanan Nguyen Duc Thuan’ın;

“Direnme Savaşı” kitabıyla ogün Vietnam’da olan biten, insanlara yaşatılan o acı ve vahşeti okumuş, 12 Eylül 1980 sonrasında da Türkiye’de yaşanan benzer pratiği ile de bizzat yaşayıp, öğrenmiş olduk.

— Tabi ki kitap herhangi bir roman değildi. Vietnam zındanlarında Amerikan emperyalistlerine ve onların Saigondaki uşaklarına karşı verilen mücadeleyi anlatan eşsiz bir destanıydı. O gün Vietnam’da hedefine kilitlenen devrimciler ve halk, zulme ve emperyalizme karşı Saygon zindanlarında kendi davalarına bağlı bir inanç ve onurla savaşıp direndiler. Vietnam’da “yaşanan direniş bir zindan direnişinden öte bir şeydi. Yani devrimci iradeyle düşman iradesinin; devrimci ideolojiyle burjuva ideolojisinin bir çarpışmasıydı.”

Çünkü halka güven vermenin, savaşı kazanmanın yolu, hiç kuşkusuz faşizme ve emperyalizme karşı verilen mücadele ve direnişte esir düşüp tek başına düşman “koynunda”da olsa, her alanda olduğu gibi, verilen mücadele ve direnişin zindanlarda devrimciler tarafından sürdürülüp devam ettirildiğini, ettirilmesi gerektiğini anlatması bakımından öğretici bir kitaptı.

Mesela yazar, Nguyen Duc Thuan, 1956’da Saygon polisi tarafından bir gün tutuklanır. Yapılan işkenceleri artık anlatmaya gerek yok. İlk üç günde bilmem kaç bin wolt elektrik ışığı altında ve ayakta adamın saçları bembeyaz olur. Ancak teslim olmaz, sonradan da 1964’e kadar Poulo-Condor zındanlarının “kaplan kafeslerine” kapatılır.

Ve dünya kamuoyunun gözleri önünde yaşanan, “Ho ho, ho chi Minh, iki, üç daha fazla Vietnam, Ernesto’ya bin selam” diye sokaklarda yankılanan sesleri ve yaşanan süreci hatırlayanlar bilirler ..

Çünkü o gün;

Vietnam için yazmadın dedi Akşit
Vietnam için şiir yazılmaz
Vietnam için döğüşülür
Vietnam için ölünür

Yapraktan kömür
Kirpikten kül
Gözlerin yandığı Vietnam

Dağ ol dağlarına katıl
Başak ol
Tüfek ol çatıl
Tuz ol ekmeğini bansın
Göreyim ..

Ağlamayı bilmiyor Vietnam
Şiir de ne ki
Gözyaşı ..
Çocuklar doğmadan öldürülüyor ..
Git Vietnam’da ana ol” diye bizlere 50 yıl önceki Vietnam’ı özetlemişti şair Arif Damar ..

Öyle ki “Ho Amca” o gün, her türlü ahlaksızlığın ve soysuzluğun kaynağı olan emperyalist haydutlara karşı yaptığı bir konuşmasında;

“Biz sizlerden öldürdüğümüz her bir kişiye karşılık, sizler de bizlerden 10 kişiyi öldürebilirsiniz ama bu şartlarda bile, kaybeden sizler, kazanan bizler olacağız” demiş olsa da, verilen o savaş gerçekliğinde;

  • 1 Amerikalıya karşı 22 Vietnamlı öldürülmüş. Ve nihayetinde de savaş kazanılmıştı.

Ki o günleri yani geçmişi Vietnamlılara sorduğunuzda sizlere; “O yük yüreğe ağır gelir. Geride bıraktık ama unutmadık” derler. Çünkü;

  • “İnsan insanlığından soyunduğu zaman ölür” ifadesini kullanır ve karşılığı ihanettir bunun derler(di).

Peki ya şimdi?
Nereden ve nasıl başlasam, ne anlatsam bilemiyorum ki, öyle derin ve acı ki, biliyorsunuz; “terletir tepeden, tırnağa” Vietnam’ın geçmişi insanı ..

Söyle şimdi bana “Ho Amca”!

Biraz hüzünlü de olsa gelip saygı ile eğilip selama durduğum kabrinin önünde sana gezip gördüğüm ülken Vietnam’da, o gün hedefine kilitlenen, dünyanın baş belası ABD ve uşaklarını kimler dize getirdi diye sormuyorum. Biliyorum ki tüm bunlar biliyorum ki senin fikrindi. Hele hele 1945’lerden 1975’lere kadar 50 bin gerillanın canına mal olan, 70 bin insanı barındıran, yaklaşık 200 km.’yi aşan, akılın, inancın ve azmin bir bileşiminin ürünü olan ve bugün dünyada kurtuluş mücadelesi verenlere miras bırakılan, o yapılan 3 katlı tüneller biliyorum ki senin ve mücadele arkadaşlarının fikriydi.
Ancak sonradan senden bayrağı devr alanlar hakkında bugün sana şikayetlerim olacak Ho Amca ..

Kısa bir ön tanıtım ile bugün ki Vietnam:

Güneydoğu Asya’da, Çinhindi yarımadası’nın doğusunda yer alan bir ülke;
Uzun ve dar bir kara parçası üzerinde yer alıyor. Kuzeyinde Çin, batısında Kamboçya ve Laos, güney doğusunda ise güney Çin Denizi yer alıyor.

—Nüfusu: ~ 100 milyon
—Bugünkü mevcut anayasa 2013’te yapılmış.
—Vietnam’ın yüzölçümü: 331.210 km2’dir.
—Ülkenin kara sınırlarının toplam uzunluğu 4.639 km’dir.
—Ülkenin genişliği 50 km.
—Kıyı şeridi: 3.444 km’dir.
—Karayollarının uzunluğu: 180.549 km.
—Demiryolları uzunluğu: 2.632 km.
—58 il ile birlikte mevcut havaalanı sayısı: 45’tir.
—Song Koi ve Mekong deltaları Vietnam için önemli ova ve düzlük yerlerdir.

—Kıyı ovaları genelde doğuda yer alır. Ülkenin büyük bölümünü ormanlık, dağlık ve yer yer göz gözü görmeyen sisle kaplı olduğu için ve görebildiğim tüm bölgeler öyle ki, gerilla savaşının başarılı olma şansının yüksek olduğu bir coğrafyayı da ifade ediyor yani. Aynı zamanda yüzlerce km. yol boyu dikilmiş kauçuk ağaçları ve ormanları ile Vietnam dünyada aynı zamanda hatırı sayılır bir kauçuk üreticisidir de.

—Pirinç ihracatında da dünya da 3.cü sırada olan Vietnam, başta ham petrol-monyak’ın yanısıra, tarım ürünleri olarak kocadarı, mısır, kahve, çay, pamuk, karabiber, soya fasulyesi, şeker kamışı, yer fıstığı, üç çeşit yenen ve pişirilen muz gibi, ipek, deri vb el işleri başta gelen gelir kaynaklarıdır.

—Veriler bana, yapılan ekonomik ve siyasi politika değişimi sonucunda 1986 ’dan bu yana Vietnam’da 194 serbest ticaret bölgesinin bulunduğunu. Bu serbest ticaret bölgelerinin de yerli-yabancı sermayeye sağladıkları vergi muafiyetleri vb. avantajlar ile bugün ülkenin zengin yeraltı ve yerüstü kaynakları yabancı tekellere cazip gelmiş bir durumdadır. Doğrusu görebildiğim o dev lüks otel ve şirket binalarını ben Almanya’da bile görmedim.

—Ülkenin yabancı tekellere göre bir başka önemli çekici avantajı ise Vietnam ’ın genç ve ucuz iş gücüne sahip olmasıdır. Nüfusun yaklaşık % 75’i 40 yaş altında ve 2015 verilerine göre, % 95,5’lik bir oranla da okuma-yazma oranı yüksek olan bir ülke konumundadır Vietnam.

—Vietnam’ın iklimi her bölgede önemli ölçüde biri birinden farklıdır. Kuzeyde 4 ılıman mevsim yaşanırken, güneyde tropikal bir iklime sahip, kışı olmayan iki mevsim yaşanır.

—Kökeni eski monarşik hanedanlara dayanan bugün 100 milyon nüfusa sahip Vietnam’da % 8’i Budist, % 7’si Hristiyan, % 3’ü değişik dini inançlar ve % 82’si ise dine inanmayan farklı kültürel bir yapıya sahiptir.

—Ülke aynı zamanda 54 farklı etnik yapıya sahiptir. Nüfusun % 86’sını Vietnamlılar oluşturur. Dil’i: Vietnamca, Kimerce ve Çam dilleri konuşulur.

—Para birimi Vietnam Dong’u. 1 € = 2.600 Dong, 100 € = 2.600.000 Vietnam Dong’u ediyor. Bugün Vietnam’a gezmeye giden herkes (Türkiye’den gidenler bile) milyoner oluyor yani !!!

  • Enflasyon: 2017 rakamlarına göre % 3.5
  • İşsizlik % 2.2 civarı
  • Yoksulluk oranı % 8 olarak gösteriyor veriler.
  • Real büyüme oranı: yıllık ortalama % 6-7 olarak gösteriliyor.

—Başlıca ticaret yaptığı ülkeler: ABD, Çin, Japonya, Güney Kore, Hong Kong, Hollanda, Almanya, Tayvan, Tayland, BAE, Malezya, Singapur geliyor.

—Millî Gelir: 2017 IMF verilerine göre 220.408 milyar dolar.
—Kişi Başı Ortalama Milli Gelir: aynı verilere göre, 2.354 dolar.

—İhracat Ürünleri: Telefon cihazları, elektrik-elektronik devreler, ayakkabı, baskı, mobilya ve kopyalama makineleri, tekstil ürünleri, izole teller ve kablolar.

—İthalat Ürünleri: Elektronik entegre devreler, telefon cihazları, petrol yağları, hurda elektrik ürünleri, optik cihazlar.

  • Dış borcu: 68.380.000.000 $
  • Savunma bütçesi: 3.365.000.000 $
    —Vietnam Halk Ordusu aynı zamanda ülkenin silahlı kuvvetleridir. 412,000’i aktiv, toplam da 5,452,000 personelden oluşmaktadır.

— Dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olarak gösteriliyor bugünkü Vietnam.
Biraz hüzünlü de olsa bugüne kadar Vietnam üzerine edindiğim bilgi ve güven duyguları ile kendimi rahat ve huzurlu hissederek gezdim sokaklarını doğrusu.

— Eğitim sistemi:
Okul öncesi 1.5-5 yaş arası devlet okullarına kabul edilmektedir.

  • Vietnam’da eğitim 12 yaşına kadar ücretsiz ve zorunludur.
  • 12 yıllık temel eğitim sistemi uygulamasında:
  • İlk okul 5 yıl
  • Orta Okul 4 yıl
  • Lise 3 yıl
  • Meslek okulları 3-4 yıl
  • 2-4 yıl arası yüksek lisanslı üniversitelerde yıllık ~1.200 € harç alınıyormuş.

—Sağlık:
Vietnam’da 2014’ten bu yana sağlık sisteminde vatandaşlar %70’ini kendi ceplerinde ödeme yapmak zorundadır. Doktorların hastalara oranı ise;
—Her 10.000 kişiye 8 doktor düşmektedir.

  • Kısaca yakın geçmiş:

—Vietnam 1862’den 1945’e kadar bir Fransız sömürgesidir. Ho Chi Minh önderliğindeki ulusal “Viet Minh Birlikler” ile Fransa arasında süren savaş sonrası Vietnam 2 Eylül 1945’te Fransa’dan bağımsızlığını kazanır.

— Ancak Fransa 1954’te eski sömürge gücünü tekrar Vietnam’da egemen kalmak için Vietnam’a geri döner. Ulusal “Viet Minh” birlikleri ile Fransa arasında süren savaş 1955’te imzalanan anlaşmalar sonucunda ülke “Kuzey ve Güney Vietnam” diye ikiye bölünür.

— Bu kez de 2.ci dünya emperyalist paylaşım savaşında emperyalistlerin galibi olan, dünyanın baş belası ABD emperyalizmi devreye girer. Ve o gün bir Amerika sömürgesi konumunda olan Güney Kore, Filipin, Singapur vb ülkeler ile birlikte ABD kendi himayesindeki anti-kominist Güney Vietnam hükümetini destekler ve sonrasından da bizzat fiili olarak ABD savaşa katılır.

—Tabi yaşanan bu gelişmelere karşında SSCB ve Çin tarafından desteklenen Ho Chi Minh önderliğindeki Kuzey “Vietkong gerillaları” ile ABD arasında savaş gün geçtikçe şiddetlenir. Ve tarihte ilk kez dünya kamuoyu bir savaşı basın-yayın-canlı tv. aracılığı ile Vietnam savaşını izlemeye başlar. Bu yüzden de dünyada Vietnam lehine yankı bulan savaş ABD emperyalizmine karşı ‘68 kuşağı gibi protestolar dünyaya yayılır. Ki verili kaynaklar bize:

—Vietnam Savaşı’nda toplam ölü sayısının: ~ 3 milyon insanın canına mal olduğunu gösteriyor.

—Vietnam Savaşına ABD Silahlı Kuvvetleri ile birlikte yabancı Güney Kore, Filipin gibi bir çok sömürge ülkelerin askeri birlikleri, yaşanan savaş sırasında işkence, tecavüz, toplu infazlar, sivillerin öldürülmesi, kimyasal silahların kullanılması gibi pek çok savaş suçu işlerler. Ve bugün halen Vietnam’da dillendirildiği gibi, yeni nesillerin Hiroşima’da olduğu gibi, yeni nesiller üzerlerinde o ağır izleri taşıdığı da ayrı bir gerçektir. Sonuçta;

  • Kuzey Vietnam’lı Viet Kong gerillaları, devrimin önderi Ho Chi Minh’in 1969’ da ki beklenmedik ölümü üzerine, Vietkong Gerillaları o ısrar ve inançla zafere kilitlenip ABD emperyalizmine karşı mücadeleyi ve savaşı sürdürürler. Nihayetinde ABD emperyalizmine karşı savaş zaferle son bulur. Ve 2 Temmuz 1976’da Kuzey-Güney Vietnam ile tekrar birleşerek “Vietnam Sosyalist Halk Cumhuriyeti” kurulur.

—Tabi daha sonraki yıllarda haydut sömürücü emperyalist batı ülkelerinin Vietnam’a uyguladıkları ambargo ile birlikte Vietnam’ın tarihten gelen rivayet ve efsanelere dayanan Çin ve Kamboçya ile olan sorunları “kaşındırılır”. Bu durum ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak daha da zora sokar.
Kısacası her türlü kötülüğün anası olan emperyalizm yaşadığımız bu dünyada var olduğu sürece haktan, adaletten yana olan hiç kimseye rahat, huzur yok, olamaz da zaten! Bugün gerçek olan tek şey budur.

— Ho Chi Minh —“Işığa Kavuşturan”— anlamına gelir. Ho Chi Minh’in gerçek adı: Nguyan That Thanh’dır. 19 Mayıs 1890-2 Eylül 1969 arasında yaşamış. Vietnam bağımsızlık hareketinin önderi, sonra “Vietnam Demokratik Halk Cumhuriyeti”nin de ilk Başkanıdır.

Tabi 1976 devrim sonrası Vietnam’da yaşanan tüm gerçekleri tam bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey ana vatan SSCB’de Stalin’in 1953’te ki ölümünden sonra SSCB nin emperyalizme karşı duruşu, ulusal kurtuluş hareketlerine karşı tavırı gibi, SSCB dahil mevcut diğer tüm sosyalist ülkelerin değişen politikaları sonucu, bir bütün olarak “sosyalist sistem”de işlerin pek de iyi gitmediğini ve bunun sonucunda da zaten 1989 sonrası domino taşları gibi birer birer yıkıldıklarıdır.

—Vietnam yakın tarihinde emperyalist sömürgeciliğe karşı sosyalizmi kurmak için onurlu ve saygıyı hak eden bir duruşla, dişi ve tırnağıyla emperyalizme baş kaldırmış, büyük acı ve savaşlar yaşamış olmalarına rağmen ülkede kurdukları sosyalizm, 1986 yılından itibaren ekonomik değişim politikası adı altında ülkede Çin vari kapitalist sisteme geri dönülmüş “yerli-yabancı özel sektör desteklenmiş ve sanayi güçlendirilmiş deniyor. Tabi bu politikalar sayesinde ülkede yoksulluk, işsizlik ve enflasyon oranları tek haneli rakamlara indirilmiştir” deniyor. Yani 1986’dan bu yana Vietnam’da tek parti olan (CPV) “Vietnam Komünist Partisi”, Çin’deki ekonomik kalkınma modeline benzer bir ekonomik-politik reformlarla ülkeyi;

Sosyalizm ile hiç alakası olmayan “sosyalist odaklı bir piyasa ekonomisi” ile yönetiyorlarmış güya. Ancak gördüğüm ve soruşturduğum sosyalist ilişkiler ile ilgisi olmayan, azgın sömürücü bir üretim ilişkisi olan kapitalist üretim ilişkilerine geri dönülmüş ve Çin’e benzer “sosyalist pazar ekonomisi” adı altında, ağzı bir hayli açık makas gibi, bugün ülkede her türlü kapitalist kirliliğin ve sömürünün yoğun olarak yaşandığı, kapitalist bir kalkınma modelini tercih etmeleri, kuşkusuz Marksizm-Leninizm adına bugün sorgulanması gereken bir durumdur.

—Örnek olması bakımından; Doğrusu o gün Çin’de, Vietnam’da … Kuzey Kore’de 1945’ler de o güne kadar emperyalizmin azgın sömürü sistemlerine son vermiş, onlara karşı bağımsızlıklarını elde etmiş, sanayisi gelişmemiş birer tarım ve köylü toplumlarıydılar. Peki o zaman neden kendilerini boğmaya çalışan emperyalizme karşı Marksizmi-Leninizm’i iyi-kötü Kuzey Kore Kominist Parti’si gibi algılayıp, kendi iç dinamikleri ve “öz gücüne” güvenip kendi sanayilerini kurup ayakta kalmayı başaramadılar gibi sorular akla geliyor?

Çünkü biliyoruz ki Marksist-Leninist anlayışın özü; Sömürücü ve yayılmacı emperyalist düşman politikalarına karşı “kendi öz gücüne” güvenerek ve bunu Kominist Parti aracılığı ile tepeden-tabana kendine güven anlayışını halka aşılayıp-içselleştirerek, söz konusu “yeni insan”ın nüveylerini yaratıp, başarmak değil miydi yoksa?

Mesela İncelediğim Kaynaklar bana Kuzey Kore’de;

  • Marksist‭-‬Leninist çizgideki ısrar ve özellikle Stalin’in Kore bağlamındaki “yaratıcı” uygulamasında ısrar edilmiş ve “Juche” diğer bir deyişle “Cuçe” denilen kendi “özgücüne güven” fikri geliştirilmiş ve 1960’ların ortalarında da bu fikir şek‭illenmeye başlamıştır.‬(Cheong, 2000: 139-140).

—Kim tarafından Juche yani Cuçe ‭-öz güven- düşüncesi, rejimin her türlü çöküşüne neden ‬olabilecek hoşnutsuzlukları önlemek için halkın ideolojik‭ temellerini halkta içselleştirip ‬güçlendirme‭ye ‬amaçlıdır.‭ (O, 2016: 18)‬

‭—Devrimin rehberi olarak ‬görülen bu düşünce, daha sonraları Kim Jong İl tarafından kapsamlı bir şekilde ‭“Juche düşünce ve ‬İdeolojisi Üzerine‭” adlı eserle yayınlanmış ve kapsamlı olarak da sistematize edilmiştir. ‬

  • ‭İdeolojik bir düşünce olarak Juche’yi oluşturmanın anlamı, bir kimsenin ‬devrimin ve inşanın ustası olduğunun bilincinde olması, her şeyi düşünmesi ve gerçekleştirmesi,‭ ‬kendi ülkesinde devrime odaklanması ve tüm sorunları kendi yetenekleri ve inisiyatifiyle çözme tutumunu‭ ‬kazanması anlamına gelmektedir.‭ (Kim, 1982). ‬
  • ‭Tabi bu ‬ifadeler Juche’nin felsefi bakış açısıyla yorumlandığında da söylenebilir ki, bir ülkeyi oluşturan insanlar o ülkedeki devrimin kurucularıdır ve devrimi başarıyla yürütmek de kuşkusuz o insanların sorumluluğundadır. Dolayısıyla tüm ülkeler Juche‭ ‬ideolojisini sağlam bir şekilde benimsemelidir.

‭—Bu düşüncenin Juche olarak isimleşmesi 1967 ‬yılında gerçekleşmiş ve Juche Kuzey Kore İşçi Partisi’nin resm‭i ideolojisi haline gelmiştir. (Understanding North Korea in 2007, 2007: 29). ‬

“Juche olarak adlandırılan ve —“kendine ve kendi öz gücüne güven” — ilkesine dayanan bu sosyalist model anlayışı aynı zamanda bugünkü Kuzey Kore ulusal kimliğini ve sosyalizm kavrayışının gelişiminde vazgeçilmez bir rol oynamıştır. Söz konusu bu ideolojiyi iyi kavrayabilmek için Marksizm-Leninizm ve Maoizm ile olan ilişkisini iyi bilmek, kavramak ve değerlendirmek de … gerekmektedir.”

  • Ju ve Che.
  • Ju: usta, öz‭ne, oyuncu ..‬
  • ‭Che ise: nesn‬e, şey, materyal anlamına gelir‭ (Helgesen,1991: 188-189). ‬
  • ‭Ayrıca, kelime anlamı itibariyle de “ana beden”, ‬“özne”‭, “bağımsız duruş” ya da “kendine güven ruhu” gibi anlamlar ‬ihtiva etmektedir. (Park, 2014: 6).

‭Taekwon-Do ‬Ansiklopedisi de;

—Cuçe-Juche’yi ‭“insanın her şeyin ustası olduğu ve her şeye karar ‬verdiğine dair felsefi bir fikir”‭ olarak tanımlamaktadır. ‬

‭—Başka bir ‬deyişle Juche, insanın, dünyanın ve kendi kaderinin efendisi olduğu
düşüncesidir de yani.‭ (Cox, 2011: 1). ‬

—Juche fikrini ‭korumak ve gerçekleştirmek, bugünkü Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti ‬Hükümetinin değişmez bir politikasıdır‭. Hükümet, her ‬zaman Juche ‭ve ulusal bağımsızlık ilkesine bağlı kalmaktadır; ‬Böylece Juche’nin sosyalist ‭hedefi yerine getirmektir.‬(Democratic People’s Republic of Korea Official W‭ebpage-Juche ‬Ideology).

‭—Juche üç temel unsur içerir: ‬

  • ‭Doğa, toplum ve insan .. ‬
  • ‭İnsan ‬doğayı dönüştürür ..
  • Aynı zamanda insan toplumun ve kendi kaderinin efendisidir de.
  • Juche’nin kalbi, toplumun merkezi ve onu yönlendiren unsur olarak kabul edilen de KP genel sekreteri olan Lideridir.

‭—Kuzey Kore Halk Cumhuriyetinin Kurucu lider Kim İl Sung, “bu felsefeyle ‬insanın bağımsız, yaratıcı ve bilinçli bir sosyal varlık olduğunu, dünyayı ona hizmet‭ ‬etmesini sağlayacak bir şekilde geliştirmesi gerektiğini ifade etmiştir”‭ (Kim, 1982). ‬

  • ‭Bu‬ndan yola çıkarak söylenebilir ki Kim İ‭l Sung, Juche felsefesiyle insan odaklı bir dünya ‬görüşünü önermektedir.‭ ‬
  • Bu düşünce ve felsefeye göre ‭kendisiyle ilgili her ‬meselenin nihai ‭şekillendiricisi olan insan, aynı zamanda devrimin ilerletilmesi ve ‬‘doğru olan’ yönünde güdülmesinden sorumludur ve buna muktedirdir de.
  • ‭Kim İ‬l Sung, ‭Kore Devrimi’nin ustalarının aynı zamanda Kore halkı ve İşçi ‬Partisi olduğunu belirtmiş ve halkın kendi kendisini yeniden‭ ‬inşa et‭mesi gerektiğini ifade etmiştir. (Kim Il Sung Condensed ‬Biography 2001: 20).
  • Yani Juche-kendi öz gücüne güven ilkesi ‭kelimenin tam anlamıyla ülke için‬ vazgeçilmez bir unsur olduğu gibi,‭ b‬ağımsız bir duruşu ve özgüveni de ifade eder.
  • ‭Burada dikkat ‬çeken husus Juche felsefesinin, Kore halkının tarihiden yola çıkarak devrimin zor‭unlulu‬ğunun görülmesi sonucu ve ‭bu ‬kapsamda da emperyalizmle mücadele ruhunun sürekli diri tutulması, insanlara kendi kaderlerinin ustaları olduğu fikrinin aşılanması ve oluşturulmasıdır”da.

—Juche ideolojisi, fikri olarak 1950’lerden önce oluşturulmaya başlanmış,‭ ‬1970′ lere kadar geliştirilmiş ve sonradan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin resmî devlet felsefesi ve ideolojis‭i‬ olmuştur. (Cox, 2011: 1).

Şimdi bu açıklamalar ile size sadece Vietnam’ı değil, SSCB’ni ve diğer sosyalist ülkelerin neden yıkıldıklarını kısaca anlatıp örneklemeye çalışacağım.

İnanın bugüne kadar Almanya’da tanışıp, konuştuğum gerek eski SSCB ve gerekse, yıkılan diğer eski sosyalist ülkelerden gelen yaklaşık 200’ü aşkın insan tanıdım. Ki bu insanların % 90’ının maalesef ML-sosyalist bir anlayıştan çok çok uzak olduklarını gördüm. Örnek olması açısından;

2018 yılında İsviçre’nin Alp’lerine bir günlük bir geziye gittiğimde otobüste yanımda oturan eski SSCB’nin Kazakistan’ın dan Almanya’ya göç edip gelmiş samimi bir Rus Alman’ı idi. Sohbetimizin bir yerinde kendisine sorduğum soruya cevap olarak bana biliyor musunuz;
—“Sovyetler Birliği zamanında ben 40-50 kişilik bir Kolhozda çalışıyordum. Gün geliyordu çalıştırdığımız ekmek teknemiz olan traktörü bilerek bozup arkadaşlar ile birlikte yan yatıp içiyorduk” deyince ben acı acı güldüm tabi.
—Ki İnanın bugüne kadar tanıdığım SSCB’i vb. eski sosyalist ülkelerden gelen bu insanların % 90’nı Marksist-Leninist ideolojiden, sosyalist düşünceden çok uzak, tembel, üç kağıtçı ve asalak insanlardı. Bu insanları görünce Kuzey Kore’nin neden emperyalizme karşı başarılı olup ayakta kaldığını ve neden Sovyetler Birliği vb. Sosyalist ülkelerin yıkıldığını gayet iyi anlıyorum yani. Peki bu türden örnekleri neden anlatıyorum?

Çünkü gerek Vietnam’da gerekse yıkılan diğer sosyalist ülkelerde olsun benim gördüğüm en büyük eksiklik, acı ile, kanla insana dair yaratılan tüm değerlerin ve zenginliğin farkında olmamaları ile birlikte, yaratılan değerleri sahiplenmeme ve sosyalist eğitimin insanlarda ki eksikliğini net olarak görüyorum. Düşünün ki böyle bir düzeni kurmak ve yaratmak için bizler düşman koynunda ve kaldığımız yer altı hücrelerinde lağım fareleri ile ekmeğimizi paylaşırken ve sadece Hitlere karşı SSCB 27 milyon insanını kaybetti düşüne biliyor musunuz? Ki şimdi bu insanlar yaratılan o değerlerin farkında bile değiller. Peki o zaman yaşanan tüm kötülüklerin ana sebebi olan emperyalizm var olduğu sürece insana dair böyle bir düzen ayakta kala bilir mi? Hayır!

Ki bunu kendi çocuklarımda da görüyorum. Ne anlatırsan anlat, düşünme biçimleri iğdiş edilmiş, varlık içerisinde bir yozlaşma ve çürüme yaşıyorlar. Çünkü mevcut kapitalist sistem tüm kiri-pası-aldatıcı ve çekici renkleri ile kuşatmış her tarafı. Öyle ki, bugün Vietnam’da nasıl bir “sosyalist pazar ekonomisi” (!) varsa artık, inanın bana Vietnam’da kendini pazarlayan genç bedenlere bile tanık oldum. Yani Euro-Dolar her kapıyı açan bir anahtar olmuş

—Örnekler o kadar çok ve çürüme toplumun tüm hücresine öylesine sinmiş ki. Mesela Ho Chi Minh City’de beni “savaş müzesi”ne götüren taksi şoförünün benimle girdiği ilk diyaloğu, kendi telefonunu açıp bana gösterdiği genç-güzel bir Vietnamlı kadın. Dönüp bana “ister misin” sorusu oldu (!)

—Başka açıdan başka bir örnek: Kaldığım otelin önünde şehir merkezine gitmek için taksi beklerken, o ara yanıma motorsikletli bir erkek yanaştı ve işaretle bana “gideceğiniz yere götüre bilirim” dedi. Ben de değişiklik olsun ve yasaldır her halde diye “beni şehir merkezine götürür müsün” dedim. Tabi motorsiklete birlikte binip şehir merkezine gittik. Ertesi gün bir baktım adam yine otelin önünde pusuda yolcu bekliyor. O ara bir taksi geldi, adam panikle hemen ortadan kaybolup gitti. Yani bir yerde eğer sosyalizmden uzaklaşılmış ve elmaya kurt düşmüşse, insanlar bir çok şeyi yasa dışı ve illegal yapmaya ve ayakta kalmaya çalışıyorlar yani Vietnam’da.

Diğer taraftan da değişik şehirlerde üç kez gittiğim masaj salonlarında eğer sen istemezsen iş yeri sahipleri fatura da kesmiyorlar vergi kaçırıyorlar yani. Tabii orada çalışan genç kadın ve erkeklerin durumu da ayrı bir konu, ayrı bir dert-trajedi, günde 11 saat köle gibi çalışıyorlarmış yani.

—Bir gün grupta tur programı gereği başkent Hanoi’de Vietnam’a özgü fayton’a benzer bisikletlerle şehri turlayıp, geziyoruz. Bisikletler iki kişilik olduğu için yanıma tur grubunda olan genç bir Alman kadın bindi. Birlikte sohbet edip geziyoruz şehri. Tur bitiminde de birlikte şehri geziyoruz. O ara “Spa” denilen Vietnam’da yaygın masaj salonlarının önünde geçiyoruz. Kadın bana ben masaj yaptıracağım, sen de istersen masaj yapa bilirsin dedi. Bende olur yapalım bakalım dedim. İngilizce bildiği için kadın masaj salonu önünde müşteri bekleyen kadınlarla ücret-fiyat konusunda pazarlık yapmaya başladı. Çünkü Vietnam’da yeme-içme dışında hemen her şey kazık yememek için bir pazarlık konusu!
Neyse kadınla birlikte içeri girdik. O ara ben önce tuvalete gittim. Çıktıktan sonra beni masaj yapma odasına götürdü bana masaj yapacak kadın. Baktım beni turdaki kadının masaj yaptığı odaya götürdüler. Meğer bizi arkadaş-eş olarak düşünmüşler! Neyse kadınla yan yana bir odada iki genç kız da bize masaj yapıp ve soru soruyorlar.

—Masaj yapan genç kız masaj yaptığı Alman kadına İngilizce soruyor. Beni kast ederek “eşinizle ne zamandan beri birliktesiniz!?”

—Alman kadın da güldü: “hayır o benim ne eşim ne de hayat arkadaşım, bugün geldiğimiz aynı tur gurubunda yeni tanıştık deyince .. Genç kız çok şaşırdı, nasıl olur hemen ilk günde böyle birlikte gezilinir mi deyince, tabi tuttu bizi bir gülme ..
Neyse sonra İngilizce bilen Alman kadının tercümanlığı aracılığı ile kadına masaj yapan genç kız, bana eşin ve çocukların var mı diye sordu?
—Evet dedim, eşim ve 26-29 yaşlarında iki de oğlum var deyince, masaj yapan genç kız, peki “beni oğlunla tanıştır mısın? Gelinin olup kurtulayım 11 saatlik bu köle yaşamından” demez mi!
Tabi tesadüfte olsa, bu tür içten gelen serzeniş ve yakarış ve verilen içten gelen bu tür mesajlar 20 günlük gezide edindiğim örneklerdir ..

Çünkü okuduğum bazı sol liberal kalemler bugün kalkıp Vietnam için; Efendim “hızla toparlanıyorlar, geçmişe değil geleceğe bakıyorlar. Çünkü Vietnamlılara kendi geçmişlerini sorduğunuzda;
Sizlere “o yük yüreğe ağır gelir, geride bıraktık ama unutmadık” gibi, onurlu-siyasi bir duruşu kalkıp ‘ML’im ve “sol” adına kendi egolarına ve her türlü kötülüğün ahlaksızlığın kaynağı olan kapitalist düzenin yarattığı o bataklığa güzellemeler yaparak, kısmen de olsa yer yer gördüğüm, filizlenip-boy veren ve devlet tarafından görmezlikten gelinen anlattığım bu türden kirli ve illegal işler-ilişkileri ve yaşanan “yozlaşmayı-çürümeyi” gizlemeye çalışıyorlar yani.

Diğer yandan da;
Mesela Kuzey Kore için internetten okuduğum şu haberi yapan kişinin yaşına baktığımda en fazla 25-30 görünüyor ama kalkıp; 1988-94 yılların da sanki oradaymış gibi:

“Ülkede 1994-1988 yıllarında genel ekonomik kriz, Sovyetler Birliğinin ülkeye desteğinin kesilmesi ile birlikte seller ve kuraklık nedeniyle korkunç bir açlık yaşandı Kuzey Kore’de. Çünkü devletin vatandaşlara gıda ve ürün dağıttığı sistem çöktü. Resmi rakamlar bunları yayınlanmadığı için kimse bilemiyor ama, yaklaşık 1.5 milyon ila 3.5 milyon arasında insanın açlıktan öldüğü tahmin ediliyor. Yani halk hayatta kalabilmek için mısır koçanı, ağaç kabuğu, ot ve yaprak yemek zorunda kaldı.
Bazı yayınlarda insan eti yendiğine dair haberler de çıktı. Ülke halen kendine yetecek temel gıdayı üretemiyor ve dışarıdan gıda yardımı alıyor.” diye kara emperyalist propaganda yapa biliyorlar yani ..

Hani bilirsiniz Nazilerin propaganda bakanının bir lafı vardı: “bir yalanı kırk defa söylerseniz doğru olur” diye.

İşte bugün yaşadığımız dünyada kapitalizmin en büyük silahına dönüşmüş bir durumda bu söz. Öyle ki, Kuzey Kore hakkında yapılan yamyamlık, işkence vb. her şey yasak gibi iftiralar, sonradan doğru olmadığı ortaya çıkıyor. Fakat yapılan haberler çoktan gündemden düşmüş olduğu için o haberlerin yalan olduğunu insanlara anlatamıyoruz.

Diğer taraftan proletarya diktatörlüğünün ya da Kuzey Kore’de yaşanan koşulların ne olup olmadığını bilmeden tutturmuşlar: Efendim Kuzey Kore Diktatörlük ile babadan oğla geçen bir hanedanlıkla ülke yönetiliyor gibi saçmalıklar, kendi yaşadıkları ülkelerdeki asıl sömürücü-kan emici, silah satan, halkların kanını akıtan, ırza geçen, hırsız, arsız bugünkü modern kravatlı diktatörleri görmemezlikten geliyorlar tabi.

Lan oluum der di Avni!
Peki sen dünyanın kanını emen her türlü ahlaksızlığın kaynağı olan emperyalizmin ablukasındaki söz konusu o ülkenin fakirliğinin temel sebeplerinden birisinin;
—Peki BM ambargosu olduğunu biliyor musun?
Hayır!

Peki o ülkeye on yıllardır yapılan ambargo vb. emperyalist abluka hangi ülkeye yapılsaydı da o ülke fakir olmazdı ki?
Önce sen neden bugün Pentagon’un günlük bütçesinin 2 milyar dolar olduğunu bir düşün. Sonra da Kuzey Kore’nin neden bütçesinin 4/1’ni silahlanmaya mecburen harcadığını bir düşün olmaz mı?

Çünkü namuslu ve vicdanlı olan insanlar bilirler, “Kuzey Kore ilk yıllarında yaşadığı 2 büyük savaşın verdiği büyük bir ekonomik yıkıntı içindeydi.

—Ki bu yıkıntıya Türkiye’nin 1953’ler de NATO’ya girme sınavında, K.Kore’ye karşı savaşa gönderdiği ve bir daha geri döneme şansı olmayan, beş bine yakın gönderilen Mehmetçiğin Kuzey Kore’de ne işi vardı? Önce bir bunu sorgula. Çünkü eşkiya ABD bombardımanlarından dolayı oluşan yıkıntılar ve milyonlarca insanın ölümü ülkeyi mahvetmiş, yıkıntıya sürüklemişti.

—İşte bu yüzden Kuzey Kore Halk Cumhuriyeti 1955 yılından itibaren “Juche” başka bir deyişle “Cuçe” diye formüle edilen, “kendine güven ve yeterlilik” politikalarını kendileri ve sosyalizm için geliştirdiler.
Bu nedenle Juche’nin ilkeleri üçe ayrılır:

  • Siyasi bağımsızlık:
    Bu konuda zaten başarılı oldukları açık ortada. Hiç kimse bugün K.Kore’nin bu politikalarının önünde duramıyor.
  • İktisadi – ekonomik bağımsızlık:
    Bugün ülkeye uygulanan ambargoya karşı yapılan askeri harcamalara rağmen ülke kendi-kendine yeterli bir durumdadır.
  • Askeri bağımsızlık:
    Kabul eder-etmezsiniz bugün emperyalizmin cirit attığı bir dünyada, Kuzey Kore bugün sahip olduğu konvansiyonel ve nükleer silahlarla emperyalizme karşı caydırıcı bir güç konumundadır. Şimdi soru şudur?

Peki bu üç ilke olmadan bir ülke tam bağımsız olabilir mi?
Hayır!

  • Mesela 1960’lı yıllarda Che Guevara bile, Kuzey Kore’yi ziyaret ettiğinde Kuzey Kore’nin, Küba için örnek alınabileceğini söylemişti. Özellikle 1970’li yıllarda Kuzey Kore o günler bölgenin en üretken ve eğitim seviyesinin en yüksek olduğu bir ülke konumundaydı.

—Peki neden söylemiyorsunuz Kuzey Kore’de eğitim-sağlık parasız, hem işsizlik, hemde evsizlik oranı bugün ülkede yüzde sıfır?

Devlet insanlara ek yiyecek-giyecek ile birlikte, yeni evlenen çiftlere çocuk sahibi olana kadar küçük bir daireyi düğün hediyesi olarak veriyor. Daha sonra çocuk sahibi olan çiftler daha geniş evlere geçiyorlar. Yani ülke özel mülkiyetin olmadığı sosyalist bir ülkelerde konumundadır.

—Bundan yıllar öce okumuştum. Bir davet üzerine bir grup arkadaş Kuzey Kore’ye gitmişlerdi. Gezinin bir yerinde, gruptaki arkadaşın biri kendilerini gezdiren rehbere soruyor? “Kuzey Kore’de hırsızlık gibi kriminal vakalar yaşanıyor mu?”
—Rehber sorulan bu soru karşısında gülümseyerek, peki “siz neden böyle bir soru sorma gereği duydunuz ki? diyiyor. Çünkü İnsanlarımız belki sizlerin gibi çok lüksleri olmaya bilir, ama temel ihtiyaçları olan her şeyleri var, neden çalıp, hırsızlık yapsınlar ki?” Diye cevaplıyor.

—Oysa ki 100 milyonluk Vietnam’da bugün işsizlik ve evsizlik oranları yüzde % 7 civarındadır. Çünkü sosyalizmde halkın eğitim, sağlık, iş, ev ve gıda gibi temel ihtiyaçlarından devlet sorumludur. Peki var mı böyle bir şey Vietnam’ da? Hayır!

—Hani bir de o övmeye doyulamayan teknolojisiyle, markalarıyla adından çok söz edilen Güney Kore’ye bir bakalım! Hadi ülkedeki işçi ve emekçi halkın durumunu anlatmayı geçtim, bugün sizlere göre ekonomik olarak iyi görünen Güney Kore peki biliyor musunuz bugün dünyada intihar oranı en yüksek olan 2. ülke konumunda? Ve SSCB’nin yıkılışı sonrası emperyalist batıya entegre olan Litvanya ile aralarında çok az bir fark kalmış!?
Dahası bugün OECD ülkeleri arasında yaşanan intiharda 11 yıldır birinci sırada Güney Kore. ikinci sırada ise Japonya yer almaktadır. Buna ne dersiniz peki?

Hayır efendim Kuzey Kore Kapalı Bir Kutu Diktatörlük ile yönetiliyor! “Sol” cenahta bile bugün dillendirilen bu.

  • Çünkü tüm bu anlatılanlar insanlar tarafından bugün bilinmiyor, çünkü “sol” dahil tüm dünya ABD gibi düşünüyor.

Mesela Güney Kore’de 2011 yılında kurulan “Birleşik İlerici Parti” Kuzey Kore yanlısı diye. Ve Partinin çok hızlı büyümesi üzerine Güney Kore hükümeti 2014 yılında partiyi yasaklayıp-kapatmak zorunda kaldı. Peki biliyor musunuz tüm bunları? Hayır!
Efendim Kuzey Kore Diktatörlük ile yönetiliyor !!! Hadi ört ki ölem ben he mi!!!

Evet bugün Kuzey Kore ekonomisinin dörtte biri askeri harcamalara harcıyor. Doğrudur çünkü adamlar geçmişten dersler çıkartıyorlar. Çünkü ülkelerinin tekrar işgal edilip milyonlarca insanını bir daha kaybetmek istemiyorlar. Bu yüzden de konvansiyonel ve nükleer silahlarla düşmanı caydırmak zorunda kalıyorlar da ondan.

Ki bugün, Vietnam’da zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yabancı tekellere nasıl ve hangi koşul ya da şartlarda sunulup verildiğini yer yer halk tarafından dillendirilen ve yaşanan yolsuzlukları da bilmiyoruz. Ki yarın ne olacakları da belli değil zaten.

Tek bildiğimiz Vietnam, Kuzey Kore gibi, kendi iç dinamikleri ile gelişen sosyalist bir ülke değil.
Ancak ruhumuzu okşayan, bizim gibi ülkeye giden insanlara bir teselli veren ülkede adım başı dalgalanan sosyalist bayrakları var! Tüm bunlara rağmen Vietnam bugün sanayi vb. dallarda eğer son yıllarda % 6-7 büyüme ivmesi yakalamışsa ve eğer bugün dünyanın en hızlı gelişen ekonomileri arasında gösteriliyorsa;
—Demek ki o zaman Vietnam’da söz konusu olan ucuz iş bir gücü ve yoğun yaşanan emek sömürüsü ile birlikte, ülkenin mevcut zengin yer altı ve yer üstü kaynaklarının yabancı sermaye peşkeş çekilmesinden kaynaklıdır. Ki benim Vietnam’da ki gözlem ve izlenimlerim bu yöndedir.

Tüm bunlara rağmen insanı ile, mutlaka gezilip görmeye değer ülkesi ve geçmiş zengin tarihi ile, altı boşta olsa dalgalanan sosyalist bayraklarıyla kuşkusuz güzel bir ülkedir Vietnam. Daha da güzeli;

İnanın kuzeyden güneye gezip gördüğüm tüm yerleşim yerlerinde toplam on dilenci ya gördüm ya görmedim doğrusu. Tabi ki bilemiyorum, belki de bu güzellik geçmişten gelen kültür ve geleneklerinden kaynaklıdır. Onun için bugün yaşanan o zor koşullarda insanlar dilenmekteyse, herkes kendince sokakta kurduğu tezgahında ya da sokakta gördüğü her yabancı turiste —biraz bıktırıcı da olsa— elindeki ürünü ile bir şeyler satmaya çalışıp evlerine az da olsa bir katkı sunup geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar insanlar ..

Diğer taraftan bu anlatılanlara ve söylenen hızlı ekonomik ilerlemeye rağmen Vietnam’da insanlar, toplumsal yaşam alanlarının kullanımında maalesef düzen ve temizliğe Küba’da olduğu gibi, pekte dikkat etmiyorlar. Örneğin kısmen de olsa gördüğüm köyler hariç, öyle ki çoğu yerde yerlere savrulmuş, bazen insanı cidden rahatsız edici boyutlarda göze çarpan çöplerle birlikte;

Vietnam’da şehir içinde mevcut resmî ya da özel lüks otel ve binaların önündeki kaldırımlar dışındaki kaldırımlara park edilmiş motorsikletlerin işgali haline dönüşmüş olmasından dolayı maalesef ne engelli insanların şehir içinde ki kaldırımlarda yürüme şansı, ne de bir annenin mevcut park alanları dışında o kaldırımlarda çocuk arabasını kullanılmasına imkan vardı. Bu gibi olumsuzluklar Vietnam’da insanı rahatsız ediyordu elbette.

O gördüğüm Vietnam’da motorsiklet olayı doğrusu başlı başına bir sorun. Çünkü Vietnam’da motorsiklet hem bir ulaşım, hem de bir taşıma aracı konumundaydı. Örneğin ~ on milyonluk Başkent Hanoi’de de, Ho Chi Minh City’de de her iki kişi den birinin bir motorsikleti varmış. Bu konuda sanırım tek çözüm metro ya da raylı sisteme dayalı bir toplu taşıma ile sorun çözülebilir ancak.

Tabi ilginçtir, şehir içi yaşanan o motorsiklet ve trafik kausunda ne ben ne de gruptaki başka arkadaşlar inanın ne bir kazaya, ne de bir sürücünün diğerine sinirlenmesine tanık olmadık. Belki de Vietnam’da insanlar o motosikletlere henüz bir-iki yaşlarda üç-dört kişi birlikte binip eğitim gördüklerindendir kim bilir ..

Sonuçta;
—Kim ne derse desin kapitalizmin girdiği, paranın ve özel mülkiyetin olduğu her yerde olmaması mümkün olmayan her türlü kirlilik, anlatılan yolsuzluklar, çevre sorunları net bir biçimde Vietnam’da açık bir şekilde kendini gösteriyordu.

—Ki burada onurlu yaşanan geçmiş tarihe ve acılara bakıp sorgulanması dersler çıkartılması gereken yön, 1945’lerden bu yana Kuzey Vietnam, 1976’ lerden bu yana da Güney Vietnam eğer ki bugüne kadar insanların başını koyacağı ev ve iş sorununu çözememiş ise, o zaman demek ki bugüne kadar ülkede emeğin ve insanlığın kurtuluşunun bir simgesi olarak adım başı o dalgalanan sosyalist bayrağın altının boş olduğunu ve sosyalizmi kurmak için onca acılara katlanıp canını feda eden 3 milyon insanın ne bugünü ne de bu gün yaşanan bu durumu hak etmedikleridir.

Girişte de belirttiğim gibi, hiç bir şey ne göründüğü, ne de söylendiği gibi değildir. Onun için bende kısa da olsa gittiğim Vietnam’da görünen “her şeyi” görmeye ve araştırmaya çalıştım. Yani gördüğüm Vietnam’ın o kadar çok yüzü vardı ki, hangi yüzünü dönüp sizlere gösterip anlatsam bilemiyorum ki. O kadar çok soruyla birlikte alıp parmağını sanki gözümüze sokacak gibi, o kadar çok sorusu ve o kadar “yüzü” vardı ki.

———•••———

Benim için yorucu olan tek şey;

Frankfurt am Main’den 12 saat süren uzun ve yorucu bir uçak yolculuğundan sonra Çin’in Shenyang hava alanına inmemiz. 3-4 saat bekleyiş sonunda oradan da 4 saat sürecek Çin’in bir başka uluslararası Guangzhou havalimanına iniş yapmamız. 1-2 saat sonra, oradan da 2,5 saat sürecek bir uçak yolculuğu sonucunda Vietnam’ın başkenti Hanoi’ye inmemiz oldu. Tabi çekilen tüm bu eziyetler, turu düzenleyen Lidl’e bağlı turizm şirketinin para kazanma hırsından kaynaklı bir durumdu. Demek ki direk uçuş pahalı olmasa 12 saat sürüyor Vietnam zaten. Onun için eğer o uzak— doğuya o taraflara gitmek isteyen arkadaşlar olursa, bunları dikkate alarak düşünmeleri gerekiyor.
Ve ilk defa yolculuk yaptığım “China Southern Airlines” uçaklarına ve verdikleri hizmete gerçekten olumsuz hiç bir sözüm yoktur.

Hadi size bir yeni yıl hikayesi ile bu makaleyi bitireyim bari ..

Biliyorsunuz bir Kürt’le-Kürdün Deniz görmüşü Laz’ın bir hikayesi vardır. Hikaye şöyle:
Bir gün Kürt’le-Laz uzun bir yolculuğa çıkarlar birlikte. Tabi yol uzun olduğu için. Laz’ın aklına şeytani bir fikir gelir. Dönüp Kürt’e derki “la .. uşak yol uzun, gel dönüşümlü olarak biri birimizi sırtlayıp, türkü çağırıp yürüyelim ki, yorulmayalım, yol kısalsın bari” der. Tabi bu öneriyi bizim Kürt’te kabul eder. Sonra tabi önce kim kimin sırtına binecek sorusu gelir akla.

Kürt dönüp Laz’a, önce gel sen bin benim sırtıma, sonra da ben binerim senin sırtına. Olur mu, olur derken. Tabi önce Laz biner Kürdün sırtına ve eli atar kulağa;
“ha bura dan aşağu, oy oy .. ha buradan yukarı oy oy derken kısa süre sonra türkü biter tabi derken, bu kez de Kürt Laz’ın sırtına biner ve eli atar kulağa;
Başlar dengebej-uzun hava çağırmaya .. le le le … der ve dere tepe giderler birlikte tabi, artık Laz dayanamaz yorulur, la Uşak der bu ne bitmez bir türküdür böyle deyince, bizim Kürt hele bi dur bi bu dur .. daha daha bu ne ki, bu daha le le siydi, dur hele bi dur tabi bunun bir de.. lo .. lo ..su da var !!!

Onun için bu makaleyi okuyan arkadaşların Vietnam için bunu bilmeleri gerekiyor ..

—Tabi sonuçta “Aydın Havası” olmayan, yazarken bir hayli düşündüğüm bu uzun makaleyi okuduğunuz için sizlere ayrıca teşekkürlerimi sunuyor. Yeni yılınızı en işten dileklerimle kutlar sağlık ve mutluluklar diliyorum herkese ..


“AYKIRI KÖŞE’den/Yaşar Ekin” için bir cevap

  1. demirozcane Avatar

    DEĞERLİ DOSTLAR YÜCE TÜRK MİLLETİ Şimdi İktidar Askeri Vesayete Atıf yapıyorlar Halbuki bu gi sözler savunma mekanizması oluşturuyorlar İktidar Askere En büyük Darbeyi vurmuştur Askerin Seferberlik Daire başkanlığı basılmış Birçok belge ve bilgi ortaya Dökülmüştür Birçok General ve subay Astsubay bu fetö kumpası ile ceza evlerinde can verdiler Kortuk ları Tek şey Atatürk ve Türk milliyetçiliği dir Askere veesayet uygulayan hükümettir Teğmen Lerimiz,i Sırf Atatürkçü Türk milliyetçisi olduğu için saldırılıyor Türk milleti Acı çekiyor Bu genç teğmenlere görülen Durum ve Resmen Akp Nin Eski Adalet bakanı bile Askere yapılan saldırıları kumpas olarak ifade EdiliyorTeğmemlere yapılan bu8 saldırı Akp Trolleri ve Tarikatlar sosyal medya da linç kampanyası ile başlamıştır Fakat Türk milleti teğmen evlatlarımıza sahip çıkacaktır

    Beğen

demirozcane için bir cevap yazın Cevabı iptal et