Her akşam ayrı güzel o.
Bulutlar ise; bir rüya gibi.
Bu saatler de genelde onu bekler oluyorum pencerenin önünde.
Sevgiliyi bekler gibi.
Bazen geleceğinden emin.
Bazen hiç gelmeyeceğini bilir gibi.
Çiçekleri suluyorum bazen de bu saatlerde.
Şarkı mırıldanıyorum.
En çok da ” seninle bir sonbahar mevsimiydi tanıştık, sanki birbirimizi yıllarca aramıştık” diyorum.
Ya da ” şarkılar seni söyler”…
Her şarkı sevdiğim birini getirir aklıma, aklıma gelen her kimse onunla sularım çiçekleri.
Ben her yemeği ve her dinledigim şarkıyı biriyle özdeşleştiririm.
Sanki o yemeği onunla birlikte yaparım, tarifini alırım ondan, tuzunu katarım.
Çiçekleri de sularken şarkı söylediğimde onların daha güzel ve mutlu açtıklarına inanırım.
Hatta bana eşlik ettiklerine.
Şarkı söylerken güneşe bakarız biz çiçeklerle.
Her birinin üzerine ayrı düşürür ışığını.
Benim ellerime.
Kedimin üstüne.
Pencerenin önündeki Benjamin’e.
Merdivenin başındaki tül perdeye.
Camın önündeki seramik kuşa.
Evimin duvarlarına.
Her şeye değer geçer.
Iz bırakır gibi.
Onu ne kadar çok beklediğimizi bilir sanki.
Sonra aklıma bir şiirin son dörtlüğü gelir.
Orhan Veli’den ❤
“Ruhum ölüm rüzgarlarına eş,
Işık yok gecemde, gündüzümde.
Gözlerim görmüyor…
Lâkin güneş o her zaman, her zaman yüzümde.”

